Selam ahali oldukça sıkıntılı geçen günlerimde dahi
araştırmaları ihmal etmiyorum. İnsanlar bir şeyleri farketsin
diye uğraşıyorum ve bu farkındalık çığ gibi büyüsün nihayetinde tepki
koyar hale gelebilelim, bunu temenni ediyorum.
Öncelikle bu yazı Şahin ile patinaj çeken semt çocuklarını
ve Doğan SLX tayfasını biraz üzecek ama olsun neler gördük be Hüseyin.
Dünyayı sermaye yönetir bunu zaten
çoktan oturtmuş olmamız gerekiyor. Rotschild'dan başlayarak Rockefeller, Agnelli derken liste uzayıp
gidecektir.
TOFAŞ 1968'de kurulan, Vehbi Koç'un temellerini attığı bir
KOÇ Holding girişimidir. TOFAŞ'ın KOÇ grubuna ait olduğunu dahi inkara kalkışacak
olan embesiller olabilir, onları da şöyle tokatlayayım;
http://www.tofas.com.tr/tr/hakkinda/Pages/Hakkimizda.aspx
Belgelerle konuşuyoruz...
KOÇ biraz şaibeli bir yapıdır. Rockefeller 1928
yılında Vehbi Koç'la bir işbirliği yapmıştır. Vehbi Koç Standard Oil petrol
şirketinin yerel temsilcisi olmuştur. Şu an dünya üzerindeki birçok firmanın
KOÇ'la çalışmasını da açıklıyor bu ortaklık. Yoksa kimse kimsenin kara kaşına
kara gözüne ortaklık yapmaz şunu bir oturtalım. Ayrıca KOÇ sermayesinin Osmanlı'dan İsviçre'ye kaçırılan altınlara dayandığı yönünde iddialar da vardır. Bir de üstüne böyle bir
ortaklık olunca KOÇ'a laf söyleyebilmek kimin haddine. Ve bu ülkede herkes
iktidarla papaz olabilir ayrı düşebilir ama KOÇ olmaz. KOÇ gururla sunar
1928'den beri...
Ayrıca Vehbi Koç’un ortağı Bernar Nahum'un babasının Hayim Nahum olduğuna yönelik iddialar vardır. Ancak Osmanlı'da nüfus kayıtları kimi durumlarda biraz problemli bir konu olabildiğinden bu iddialar komplo teorisi düzeyinde kalmaktadır. Hayim Nahum’u
tanımayanlar için de çok kısa bir şekilde;
Kendisi Lozan’daki Türk heyetinde yer alan Yahudi hahambaşıdır.
Buraya kadar toparlayalım;
1) TOFAŞ bir KOÇ markasıdır.
2) KOÇ 1928 yılında Rockefeller ile bir anlaşma
yapmıştır.(Standard Oil Türkiye temsilciliği)
Şimdilik bu bilgiler saha kenarında dursun zamanı geldiğinde
sahaya süreceğiz hem bu arada hazmetmiş olursunuz öğrendiklerinizi
Şimdi malum yıllara bi' geri dönüş yapacak olursak 1968-1996
arası Türkiye Otomotiv sektörü tekel altındadır. TOFAŞ'ın malum ''kuş serisi''
piyasanın hakimidir. Bu araçlar da bu halka fahiş fiyatlardan satılmıştır.
Hatta satılmıştır diyemeyeceğim ''itelenmiştir'' yahut ''kakalanmıştır'' gibi
ifadeler daha doğru olur. Hatta şöyle ki o dönem bu araçlara verilen para ile
İstanbul'un metropol semtlerinden daireler alınabiliyordu. Bunu da ben söylemiyorum ha sorun o dönemi
yaşayan büyüklerinize babanıza dedenize falan anlatsınlar. Yazık
yahu insan gerçekten hazmedemiyor bunu, gerçekten üzülüyorum.
Bir de TOFAŞ'ın malum ''kuş serisinin'' yanında genelde
Yeşilçam filmlerinden görmeye alışık olduğunuz R12 Toros'lar vardı. Böyle bir
model de sadece Türkiye'de var zaten. Arka kapı camlarının
bagaja yakın olan kısmına da garip garip üçgen mermer veya demir parçaları koyarlardı ki tam bir rezillik. Ve bu çürük çarık araçlar bu millete borçla harçla
eşşek(evet iki ş ile zira tek ş yetmiyor bu gibi durumlarda) yükü paralarla
satıldı, bankalara mahkum edildi muhtaç bırakıldı her anlamda sömürüldü.
''Sen nasıl emek ürünü olan araçlara çürük çarık dersin
ulan!'' diye çıkışacak ayarsızı da şöyle tokatlayacağım;
TOFAŞ FIAT İştirakıyla Türkiye'de faaliyet göstermiştir.
Zaten KOÇ hiçbir zaman kendi öz kaynaklarıyla üretim yapmaz. Global şirketlerin
bölgesel temsilcisi olur. Bu satır arası bilgiden sonra tekrar TOFAŞ-FIAT
özeline dönecek olursak;
TOFAŞ'ın malum ''kuş serisi'' Fiat Regata'nın çakmasıdır ve bu araçlar belli bir tarihten sonra asla İtalya'da yahut
dünyanın başka bir yerinde bir daha piyasaya sürmedi. Zira bu çürük çarık araçları
sadece bu millete layık gördüler.
Sizi gidiler sizi.
Ayrıca FIAT'ın sahibi de yazının başında ismini zikrettiğimiz
Agnelli'den başkası da değildir.
Ya ne olacağıdı??
Ya ne olacağıdı??
Renault'da da benzer bir durum söz konusu. Zira
R9(Broadway,Fairway ve Spring) modellerinin lisansı 1979 yılında son bulmuştur
ancak Türkiye'de 1999 model Broadway buabilirsiniz. Bu araçlar yıllarca
Bursa'da eski teknolojiyle lisanssız ve hiçbir çarpma testinden geçmeksizin üretildi.
Bir de Renault'yu inceleyecek olursak Renault'nun sahibi
1877-1944 yılları arasında yaşamış olan Louis Renault'dur. Renault 1. Dünya
Savaşının en büyük silah tacirlerinden biridir.
Unutmayın; aptallar savaşır, masumlar ölür ve silah
tacirleri parayı götürür...
Bu bilgiler ışığında Renault da pek masumane bir şirket
değildir kanısına ulaşabiliriz. Hatta rahatlıkla emperyal güç olarak
tanımlayabiliriz.
Tekrar toparlamak gerekirse;
1)TOFAŞ KOÇ'un girişimidir.
2)TOFAŞ FIAT ortaklığı söz konusudur.
3)KOÇ-Agnelli ortaklığı söz konusudur.
4)KOÇ-Rockefeller ortaklığı söz konusudur.
5)Kan emici silah tacirlerinden biri olan Renault uzun
yıllar boyu Türkiye otomotiv piyasasında söz sahibi olmuştur.
Görüldüğü üzere halk nasıl da kan emicilerin kucağına
atılmış, sömürülmüş, borçlandırılmış ve bankalara mahkum edilmiş...
Son olarak tavsiyemdir ki okumak önemli okuyun araştırın
bilinçlenin ve asla tek bir kaynağa bağlı kalmayın.
Kıssadan hisse; sığır olmayın
Selametle...