Selam ahali, piyasa ideolojilerinin paket programcı bir
mantıkla işlediğini burada defalarca anlattım. Bu aralar galat-ı meşhurlara
kafayı fena halde takmış olduğumu son yazıların konularından da
anlayabildiğinizi düşünüyorum. Bu sefer ise kendini “anti-emperyalist” olarak
tanımlayan cephenin tutarsızlıklarından bahsedeceğiz. Gittiği yere kadar bütün
yanlışları düzelteceğiz.
Evet, insanımız çoğunlukla, bir şeyin eğrisini doğrusunu
araştırarak gerçeği bulma konusunda kendisini pek yormaz. Bu yüzden paket programcı
ideolojilerin “müşterisi” çoktur bu memlekette. Çoğu insan, bir kişiyi, akımı ya
da grubu kendine otorite edinip tüm konularda onun buyruklarına koşulsuz
şartsız bağlılık gösterir, hayatı o bakış açısıyla algılar. Bu oldukça dingilce
bir tavırdır ahali. Anti-emperyalizm kavramı da bu deli saçması konjonktür
içerisinde bir anlam erozyonuna maruz kalmaktadır. Aslında erozyon doğru bir
kelime mi ondan pek de emin değilim zira anti-emperyalizme yamanan bazı
özelliklerin olduğunu ifade etmeye çalışıyorum. Anti-emperyalizmi karşılamayan
ama onunla aynı pakette yer alan ek özellikler...
Ulusların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme hakkı
oldukça önemlidir ahali. Bugün “tam bağımsızlık” olarak adlandırılan şey budur.
Bağımsızlığın yarımı çeyreği olmaz. Şayet ki bir topluluk herhangi bir konuda
dahi olsa kendi kararlarını alamıyor “birilerine” bağımlı kalıyorsa orada
bağımsızlıktan söz etmek mümkün değildir. Şayet anti-emperyalizm iddianız var
ise, ister ABD, ister Rusya olsun her türlü dış mihrakın egemenliğine karşı
durmanız gerekir. Anti-emperyalizm, ‘’uluslar kendi kaderlerini kendileri tayin
etmelidir’’ demektir. Ancak günümüzün at ağızlı sosyalistleri kendi içlerinde
büyük bir kavram karmaşası yaşamaktadır ahali. Anti-emperyalizmle Rusçuluğu,
Sosyalizmi, Komünizmi bir gören oldukça sakat bir algı toplum üzerinde
paradigmalaşmıştır. Anti-emperyalizmi, sosyalizm ile bir gören bu güruh
kuvvetle muhtemel ‘’Sosyalist emperyalizm’’ kavramından bihaberdir. Bunun
sebebi ise tarih bilmemek, konuyla ilgili doğru düzgün araştırma yapmaksızın
her uzatılan hıyara elinde tuzlukla koşmak ve militan gibi boyuna Lenin, Marx
okuyup ahkam kesmeye kalkamk olarak saptanabilir. Zira Lenin’in de emperyalizm
ile ilgili görüşleri bu yöndedir. Şöyle der Lenin; ‘’Kapitalistlerin, diğer
ulusları ezmesi, sömürmesi bir tercih sonucu değildir, onlar bunu yapmaya
mecburdurlar.’’ [1] Lenin bu satırların devamında Marx’tan ‘’kapitalist
ekonomilerde karın zamanla azalmasının önüne geçilemez’’ alıntısını yapıp
Sosyalizmin yapısında onu sömürgeciliğe iten bir şeyin olmadığı[2] sonucuna
varır. Ancak Lenin’in vardığı sonuç bile aslında bir iddiadır. Hatta
çürütülmeye oldukça müsait bir iddia ve nitekim Üçüncü Dalga isimli kitabında
Alvin Toffler da ortaya attığı ‘’Sosyalist Emperyalizm’’ kavramıyla Lenin’i çok
güzel tokatlamıştır. Mutlaka okuyun diyebileceğim Alvin Toffler’ın ismi geçen
kitabının Türkiye’de şu an için baskısı yok, gerçi yıllardır yok da orası ayrı
bir mesele. Böyle faydalı kitaplar pek rağbet görmez güzel ülkemde. Bende de
kitabın 1981 yılına ait bir baskısı var, zaten kitabı da görseniz iyice
pörsümüş ayakta zor durur bir vaziyette.
Neyse sonuç olarak bu kitabı şu an için edinme imkânınız
yok. Bu yüzden geçen sene yazmış olduğum ‘’Komünizm Mitleri’’ başlıklı yazıda Alvin
Toffler’ın, SSCB’nin Gine, Malezya, Finlandiya gibi ülkeleri Sosyalizm adına
sömürüşünü anlattığı kısımları aktarmıştım oradan takip edersiniz. Bu arada
kendime not; bi’ ara bir okunacak kitaplar listesi hazırlayayım buraya.
Velhasıl kelam devrim bilekliği takıp orak-çekiç baskılı
t-shirtünü de Che Guavera şapkasıyla ‘’kombinleyen’’ romantik solcular için
üzücü bir haberim var. Sosyalist veya Komünist olmak sizi emperyal
uygulamalardan geri tutmuyor malesef. Anti-emperyalizm bunlara bağlı bir kavram
olmadığı gibi zaman zaman tam karşısında da yer alabilir. Evet, ezberinizin hayli bozulduğunun
farkındayım ancak gerçek budur yüzleşin.
Güncel bir mesele olan Venezuela da bu konuya iyi bir
şekilde örneklik teşkil edebilir aslında. Zira şöyle ki, orada da başını
ABD’nin çektiği bloğun desteklediği Juan Guaido ve başını Rusya’nın çektiği
bloğun desteklediği Maduro olmak üzere iki devlet başkanı var. Bir tarafta
dünya petrol rezervlerinin çok büyük bir kısmını elinde bulunduran[3], ya da
bulundurmaya çalışan, Venezuela diğer tarafta ise iki farklı koldan gelen
emperyalizm…
Bu grafiği doğrudan OPEC’den aldım. Grafiği şöyle bir analiz
edelim istiyorum, en çok petrol rezervine sahip ülkelerden;
- · Venezuela; Emperyalizmin en yeni hedefi konumunda, hiper-enflasyon hâkim, ekonomi bitik özetle millet aç aç!
- · Suudi Arabistan; Amerikan Emperyalizminin ileri karakolu durumunda, ruhunu ABD emperyalizmine satmış ulusal onur ve haysiyet bilincinin olmadığı, ABD;’nin fahişesi değil geyşası olmuş etkisiz eleman hükmünde
- · İran; ABD emperyalizminin kurduğu sistemin yeminli düşmanı, İkinci Dünya Savaşı döneminde Nazi Almanya’sına, Soğuk Savaşta ise SSCB’ye ait olan ‘’şeytan’’ unvanının yeni sahibi, Emperyalizmin nefesini her daim ensesinde hisseden ambargolarla mücadele eden bir ülke
- · Irak ve Kuveyt; ABD emperyalizmi eliyle Saddam Hüseyin isimli bir diktatör yaratıldı ve Irak’ın başına geçirildi. Saddam’ın Kuveyt’e saldırmasına yine ABD tarafından göz yumuldu ancak aynı ABD, Saddam Kuveyt’e saldırınca da bunu ve hiçbir zaman var olmamış kimyasal silahları bahane etmiş ve 20.03.2003’de Irak’ı işgal etmişti. Irak ve Kuveyt savaş yoluyla ‘’halledilmiş’’ demokrasi gelmiş, petrol ve refah bir daha geri gelmemek üzere gitmişti. Ha unutmadan hakkını verelim ABD ‘’burada kimyasal silah yokmuş CIA bizi yanlış yönlendirdi’’ diyerek Irak’tan özür de dilemişti. [5]
- · Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar; Tıpkı Suudi Arabistan gibi ruhunu satılığa çıkarmış, ulus bilincini inşa edememiş ve hiçbir zaman bağımsızlık gibi bir davaları olmamış ülkeler
- · Libya; Muammer Kaddafi’nin, dönemin Fransa içişleri bakanı Claude Gueant tarafından ‘’Haçlı Seferi’’ olarak tanımlanan ve Türkiye’nin de katılmış olduğu, 2011 yılında gerçekleşen NATO müdahalesiyle[4] indirilmesiyle ‘’halledilmiş’’ emperyalizmin arzuladığı zemin hazırlanmış ve Libya halkı da refahına bir daha geri gelmemek üzere veda etmiştir.
- · Nijerya; ABD’li politikacı Zbigniew Brzezinski tarafından oluşturulan İslami terör gruplarından[6] Boko Haram’ın terör estirdiği, halkın refahtan fersah fersah uzak olduğu bir başka talihsiz ülke konumundadır.
Evet ahali, gerçekler ortadadır. İkinci Dünya Savaşıyla ABD’nin
İngiltere’den ‘’dünya jandarmalığını’’ törenle devralmasından önce İngiltere,
coğrafi keşifler esnasından İspanya ve Portekiz, keşifler sonrasından Hollanda
ve Fransa, soğuk savaş döneminde SSCB, iki dünya savaşı sonunda gerçekleşen
devir teslim sonrasında ABD, elinde kaynağı olan ulusları çatır çatır
sömürmüştür. Şu tabloda dünyada yalnızca 22 ülkenin Britanya tarafından
sömürülemediğini göstermektedir[7];
Benimsenen politikanın, kapitalizm, liberalizm, komünizm
veya sosyalizm olması emperyalizmi önleyici bir faktör değildir.
Anti-emperyalizm kavramını sosyalizm tekelinde tutmaya çalışan at ağızlı ve sürekli
cahilce retorik kasmaya çalışan militan sosyalistler bu yazıda ortaya koyduğum
verileri dürüp üzerine oturabilirler. Sizlerden ricam, lütfen anti-Amerikancı
retorik kasıp Amerikan emperyalizmine karşı militanca çığırtkanlık yaparken
sosyalist veya daha başka maskeli emperyalizmlerin önünde domalanlardan
olmayın. Sizlerden bir ricam daha var aslında,
Lütfen…
Lütfen okuyun ya.
Hadi selametle
------------------------------------------------------
[1] Lenin, V.İ, Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması,
Sol Yayınları, 1. Baskı, 1969, ISBN 975-7399-14-0
[2] age
[3] OPEC Share of World Crude Oil Reserves, https://www.opec.org/opec_web/en/data_graphs/330.htm