Selam ahali, insan
kelimeler olmadan düşünemez. Kelimeler ve ifade ettikleri anlamlar düşünce
yapılarının, ideolojilerin, hayat görüşlerinin ve hatta inanç sistemlerinin
oluşmasında ve şekillenmesinde fazlasıyla etkilidir.
İnsanların veya toplumların fikirlerini asla doğrudan
değiştiremezsiniz çünkü savunduğu bir fikri, bir antitezi vardır, karşı çıkar
muhalefet eder. Etki tepki meselesidir bu. İşte tam da bu yüzden fikirleri
değiştirmenin yolu kelimelerin anlamlarını değiştirmekten geçer, hani okullarda
kurbağanın içinde bulunduğu suyu yavaş yavaş ısıtarak kaynatırsanız ısının
değiştiğini farkedemeden geberip gideceği anlatılır ya hah işte insanların da o
kurbağadan hiçbir farkı yoktur. Kurbağanın suyu = bizim
kelimelerimiz ve kavramlarımız.
Neyse, yavaş yavaş varmak istediğim konuya doğru geliyorum.
Bu bahsettiğim dezenformasyon gerçekten uygulanıyor. Biz
farkında olmadan kelimelerimizin anlamları değiştiriliyor ve biz de şekilci
insanlar olduğumuz için hala onu bildiğimiz, inandığımız şey zannediyoruz.
Ayık olun.
Şimdi birkaç somut örnek verince ‘’aaaa harbi la’’ diye bir
tepki vereceksin sabırlı ol kardeşim sakin ol, indir lan o eli.
Referans noktası diye bir şey var şu an mesela. İş görüşmelerinde, okul kayıtlarında, burs talep ederken ve bunun gibi muhtelif görüşme süreçlerinde sıklıkla istenir.
Peki nedir bu referans noktası?
Sözü geçen, nüfuzlu ve zengin tanıdık…
Biz buna ne diyorduk peki?
TORPİL olabilir mi?
Yok canıım değildir. Hem torpil falan kalmadı pek eskisi
gibi değil mi? Hmmmpffss.
Şekilcilik… Kötü şey.
Metafizik ve Metafizikçi diye kavramlar girdi hayatımıza.
Metafizik, madde olarak vücudu bulunmayan varlıklar ve onlarla temas kurmak gibi
faaliyetleri içeren bilim dalı(!??)dır ve bu işlerle uğraşanlara da Metafizikçi
deniyor.
Biz eskiden bunlara ne diyorduk peki?
Cinci hoca veya üfürükçü olabilir mi?
Peki şimdi ne değişti? Ne oldu? Nasıl lan? Ne yaptınız siz olum?
Şekilcilik, aşağılık kompleksi… Kötü şey.
Bir de bizim süper ileri görüşlü aydın(!)larımız vardır.
Bunlar sahip olduğumuz değerleri, geleneklerimizi, inançlarımızı aşağılayıp dururular ve Batı güdümlü bir rol model sunarlar.
Bunlar açık ve net bir şekilde toplum mühendisliğidir, algı yönetimidir.
Peki biz eskiden bu faaliyetleri yürütenlere ne diyorduk?
Misyoner…
Şimdi sorarım size ne değişti de bunlara biat eder oldunuz?
Şekilcilik, sığırizm… Kötü şey.
Mesela bankacılık ve kredi denen bir şey var. Bakın farz-ı misal bu dünyada yaşamamış birini alın getirin ve ona ‘’burada havadan para basan kurumlar var ve bu kurumlar bize borç para veriyorlar ancak geri ödeyene kadar geçen süreye de maddi bir değer yükleniyor ve bu miktarı da borç aldığımız anaparanın üstüne koyarak geri ödememizi istiyorlar, ödeyemediğimizde ise normal değeri 500 lira olan eşyamızı onda biri fiyatına sayarak borcumuza karşılık zorla alıyorlar’’ deseniz ve tüm bunlara ne dendiğini sorsanız size vereceği cevap şu olur;
''Siz keriz misiniz olum? Bu bildiğin dolandırıcılık!''
Aslında bizim de bir zamanlar kullandığımız çok hoş bir
kelime vardı bu gibi durumlar için;
Tefecilik…
Aslında yüzeysel bakınca tüm bunlar bize ne kadar normal
geliyor değil mi?
Şekilcilik, ön kabul… Kötü şey.
Özelleştirme denen bir şey var. Dozunda özelleştirme güzel
bir şeydir ancak vatan toprağını ucuza satmanın, çok büyük karlar eden
şirketleri 2 yıllık geliri karşılığında kimi çıkar gruplarına vermenin adı özelleştirme olamaz.
Peki biz bu tip usulsüzlüklere ne diyorduk biliyor musunuz?
Kimse masal okumasın bunun adı olsa olsa;
Peşkeş çekmektir.
Terörist dendiği zaman aklınıza çapulcular, mağara
adamları gelmesin. Jilet gibi giyinen, küfürsüz konuşan takım elbiseli
teröristler var ve biz onları el üstünde tutup onlara diplomat ve ya siyasetçi
gibi isimler veriyoruz.
Yanlış yapıyoruz.
Bu listeye daha çoook şeyler eklenebilir ama aklını
kullanana bir tane delil yeter. Sığıra ise kamyonla delil yığsan fayda etmez.
Onu ikna edebilmen için isminin önünde bir ünvanın ve televizyona çıkabilecek
referans(!)ın olması gerekir.
Referans mı?
Bir saniye;
AHAHAHAHAHAHA
Çünkü bazı insanlar bir şeyleri televizyon ekranında yahut ders kitaplarında, gazetelerde görmedikçe kabul edecek cesarete sahip değildir. Kendi akıllarına güvenemezler.
İşte bu şekilde forum köşelerinde, bloglarda, çay
sohbetlerinde ve ya laf arasında bu gerçeklerden bahseden insanlar ise kayda
alınmaması gereken kafayı sıyırmış komplo teorisyenleridir bazılarınca…
Bazı insanlar böyledir. 2+2’yi verirsin 4’ü bulamaz,
söylersin inkar eder. Bazı insanlar insan değil sığırdır. Koyun olacakken son
anda insan olarak fırlamıştır bu dünyaya.
Komplonun teorisi falan kalmadı arkadaşım bizzat komplonun kendisi duruyor gözlerinin önünde.
Bir inşaat yaparken projeyi çaktırmadan değiştirirseniz
planlanandan çok daha farklı bir yapı çıkar ortaya. İşte bizim kelimelerimizin
değiştirilmesi de böyle bir şeydir. Kelimelerin anlamları değiştikçe insanlar
zamanla nefret ettiklerini sevip namus meselesi yapmaya, bir zamanlar bağrına
bastığı şeylere ise lanetler okuyup nefret etmeye başlayabilir ve hala sevip
nefret ettiği şeylerin aynı olduğunu zanneder.
İşte bu yüzdendir ki uyanık olmak, okumak ve bilinçlenmek
gerek.
Yani;
Sığır olmayın, okuyun, araştırın her kaynağa da bodoslama atlamayın.
Aşık Presidente derki vur saza
Sazı da geçir sığırın kafaya
Hadi selametle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder