Selam ahali,
İstihbaratçılığın belli raconları vardır. Günümüzde
istihbaratçılığı ikiye ayırabiliriz. Birincisi; eski usul, insanla yapılan
istihbaratçılık yani bildiğiniz ajanlık ve sızma faaliyetleri, ikincisi ise
modern istihbaratçılık olarak tarif edebileceğim teknoloji kullanılarak yapılan
istihbarati faaliyetler olacaktır. Nedir
bunlar? İşte ortam dinlemesi, hacking ve uydulardan görüntü elde etmek gibi
eylemler.
Bizim bu yazıdaki konumuz ise ikinci grup faaliyetlere dahil
olabilecek ECHELON olacak.
Ama önce NSA;
NSA yani Ulusal Güvenlik Müsteşarlığı 4 Kasım 1952’de
dönemin ABD başkanı Truman’ın emriyle kurulmuştur[1] ABD’de şu an CIA’den bile
daha fazla istihbarat toplayan bu teşkilatın uzmanlık alanı ise kriptolojidir.
Yani e-postaları ve telefonları diniyorlar. Ayrıca ABD’nin iletişim ağlarını
diğer istihbarat teşkilatlarından korumak da yine NSA’nın görevidir. NSA ile
ilgili daha fazla ansiklopedik bilgi vermek de gereksiz olacaktır zira artık az
çok konuya vakıf oldunuz.
John Perkins’in ‘’Bir Ekonomik Tetikçi’nin İtirafları’’
serisini okudunuz mu?
4 kitaptan oluşan bu seride NSA’nın başta ekonomik
manipülasyonlar olmak üzere başka hangi alanlarda faaliyet gösterdiği birinci
ağızdan anlatılmakta. Ayrıca çok da akıcıdır. Merakı olan arkadaşlara
tavsiyemdir, okuyun.
Şimdi dümeni yavaştan ECHELON’a kırabiliriz;
ECHELON, NSA liderliğinde ortaya çıkmış bir uluslarası çok
kapsamlı gizli servis sistemidir. ‘’Bu nasıl tanım anasını satayım?’’
dediğinizi duyar gibiyim ancak ECHELON öyle elma, armut gibi tek cümlede
belirli bir tanıma oturtulabilecek bir kavram değil. Zaten bu yüzden tek başına
bir yazının konusu olabiliyor.
ECHELON, 1948 yılında UKUSA isimli bir anlaşmayla Birleşik
Devletler(NSA), İngiltere(GCHQ), Kanada(CSE), Avustralya(DSD) ve Yeni
Zelanda(GCSB) ittifakıyla kuruldu.[2] Bu 5 ülkenin ortak özelliği İngilizce
konuşuyor olmalarıdır. Zaten bu sebeple ortaklığa gidilmiştir. Bir not olarak
şunu da belirteyim ülkelerin yanlarında parantez içinde verdiğim kısaltmaları
mevcut ülkelerin NSA’sı gibi düşünebilirsiniz. Hepsini tek tek açıklayıp yazıyı
manasız yere uzatmak istemiyorum.
Bu anlaşmada NSA öncelikli taraf, diğer 4 ülke ikinci taraf
ve bu projeye daha sonradan dahil olan; Almanya, Japonya, Norveç, Güney Kore ve
Türkiye ise üçüncü taraf olarak yer almaktadır. ECHELON sistemi bilgisayarların
konuşmalardaki, yazışmalardaki daha önceden tanımlanmış anahtar kelimeleri
yakalaması ve bu noktadan itibaren bunları kayıt altına alması prensibiyle
çalışıyor.[3]
Bilmem hatırlar mısınız Kurtlar Vadisi dizisinin bitmesine
yakın final bölümlerinde bir ara Polat’ı paketleyip kaçırmış ve Suriye’ye göndermişlerdi
hani her, yakınlarıyla iletişim kurmaya çalıştığında pat diye sinyali
kesiyorlardı. Gerçi iş orada baya abartılmıştı her ‘’Polat’’ dendiğinde sinyal
kesiliyordu. Bu ülkede binlerce Polat adlı kişi ve işletme var
kardeşim, ulan onu da geçtim Ankara’da Polatlı diye ilçe var. Heh işte orada biraz
abartılı da olsa bir ECHELON tasviri yapmıştı artık senaristler mi desem işte o
işlere kim bakıyorsa.
Zira o dönem yani 2000’lerin ilk yarısı dünya Soğuk Savaş
sonrası artık bittiğini, tarihe karıştığını zannettiği bu telekulak ve ECHELON
skandallarıyla çalkalanıyordu.
Hatta Avrupa Birliği Parlamentosu da konuyla ilgili bir
rapor yayınlamıştı. Raportör İngiliz fizikçi-gazeteci Duncan Campbell’a göre
ABD önderliğinde bir grup ülke ECHELON isimli casus uydular sistemi
aracılığıyla yıllardır Avrupa’daki telefon, faks ve e-mail iletişimlerinin
%90’ını dinliyor, denetliyor ve kontrol altında tutuyordu.[4] ECHELON projeye
ortak 5 ülkenin oluşturduğu ‘’Dictionary’’ isimli anahtar kelimeleri barındıran
bir veri elde edildiğinde o konuşmayı, yazışmayı ya da artık o iletişim nasıl
sağlanıyorsa bunu anında istihbarat bilgisayarlarına düşürüyor.[5]
Peki, ECHELON’un sembolü ne ola ki? Hiç de yabancı
olmadığınız bir şey; ‘’all seeing eye’. Gerçi gelen tepkiler üzerine 2002’de
kaldırdılar bu logoyu ancak niyetlerinin ne olduğunu biz zaten biliyoruz ve basit
imaj çalışmalarıyla da bunu bertaraf edemezler.
Bir de gelen tepkiler demişken size ‘’Jam Echelon Day’’
isimli bir şeyden bahsetmek istiyorum.
İlk kez 1999’da organize olmuş sivil bir eylemdir. Mantığı
ise ECHELON’un filtresine yakalanacağı bilinen içerikli bol miktarda mail
gönderip alarak sistemi çok kısa bir süreliğine de olsa kilitlemek üzerinedir.
Hehehe ellerinize sağlık beyler. http://uid0.sk/echelon/mail_en.php
şöyle de bir siteleri varmış vakti zamanında. Mailleri bu site üzerinden
gönderiyorlarmış ancak şu anda bu siteyi uçurmuşlar. İletiler Echelon’un
kurulduğu gün olan 21 Ekim günü postalanmak üzere saklanabiliyor veya hemen
gönderilebiliyordu. Ne diyelim güzel bir sistem yapmışlar da devamı gelmemiş
herhalde.
Neyse işin magazin kısmını bir yana bırakıp tekrar sistemin nasıl
çalıştığına geri dönelim;
ECHELON veri toplamak için birçok farklı yöntem kullanır. Gelişmiş
anten sistemleriyle uydu haberleşmelerini dinlemek, dünya üzerindeki telefon
hatlarını dinlemek, internet bağlantılarını gözetlemek ve kıtalararası iletişim
hatlarını dinlemek gibi sağlam altyapı, uzmanlık ve kansızlık gerektirecek
metodları vardır. Hatta ABD'nin okyanus tabanındaki kıtalar arası telefon
hatlarını kontrol altında tutabilmek için bu kablolara dinleme cihazları
yerleştirdiği bilinmektedir, bu cihazlardan biri 1982'de kabloların bakımını
yapan bir Fransız sualtı ekibi tarafından bulunmuştur. Velhasıl kelam ECHELON
tarafından düzenli olarak elde edilen bu veriler daha evvel bahsetmiş olduğum
Dictionary filtresinden geçer ve ayıklanan veriler ise uzmanlarca tasnif edilir
ve tehlikeli görülenler ise takibe alınır.
Echelon'un, uydu haberleşmelerini dinleyen gelişmiş anten sistemleri,
ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya, İtalya, Türkiye, Pakistan,
Kenya topraklarında ve adları açıklanmayan bazı diğer ‘’müttefik ülkeler’’de
faaliyet halinde. Bunlardan birinin de Kıbrıs Rum Kesimi’nde olduğu iddia
ediliyor, ki bana mantıklı gelen de bir iddiadır zira Kıbrıs adası tarihin her
döneminde stratejik açıdan önemli olagelmiştir ayrıca adada ABD üslerinin
varlığından da haberdarız. Tüm bunları üst üste koyduğumuzda; evet, mantıklı bu
sistemlerden biri de Kıbrıs’ta yerleşik vaziyette olabilir.
Gelelim Türkiye’ye;
Türkiye’deki üs Karamürsel’deydi. Geçmiş zaman eki
kullanıyorum çünkü bu üs soğuk savaş esansında etkili bir biçimde kullanıldıktan
sonra cihazların eskimesi ve miadını doldurması sebebiyle terkedildi ve şu an o
arazide bir okul bulunuyor. Cihazlar ise ‘’hadi yine iyisiniz heh heh heh’’
diyerek MİT’e verilmiş.
İşte tam da bu noktada olayı çok farklı bir boyuta
taşıyacağım ahali; ARKA KAPI!
Arka kapı denen şey yazılımlarda sadece yazılımı üretenlerin
girebileceği bir açık kapı bırakılması olayıdır. Amerikalılar buna Chipper Chip
der. Peki, bu arka kapı ne işe yarar? Şöyle ki bu arka kapılar vasıtasıyla arka
kapı barındıran yazılım kullanılarak yapılan her işlemden haberdar
olabilirsiniz ayrıca bu yazılımın kurulu olduğu sistemdeki tüm bilgileri
kullanıcı farkında olmadan elde edebilirsiniz. Şimdi bu durumda Amerikalıların
MİT’e vermiş olduğu cihazlarda böyle bir portun bulunduğunu iddia etsem çok mu
tutarsız davranmış olurum hem de Microsoft’un bile bunu yaptığı iddia edilen
bir ortamda! Benim bu yaptığım sadece
basit bir akıl yürütme ve mantıksal çıkarımdı ancak dünyanın kabul gören
gerçekleri ise çok farklıdır. ABD ECHELON’un varlığıyla ilgili tüm iddiaları
reddetmektedir.(Çıkar onu aklından öyle bir şey yok)
ancak 23 Mayıs 1999'da Avustralya, Canberra'daki Savunma Sinyalleri Müdürlüğü
(DSD) başkanı Martin Brady'nin yaptığı açıklama ile ECHELON’un varlığını resmi
olarak kabul etmesi bu çabayı boşa çıkarmıştır. Hatta daha da öncesinde
Rusya'ya göç eden iki NSA görevlisi, Bernon Mitchell ve William Martin, 6 Eylül
1960'da Moskova'da bir basın toplantısında NSA'nın 2000 dinleme istasyonuyla,
bunların kurulu oldukları ülkeler de dahil olmak üzere en az 40 ülkenin gizli
haberleşmesini dinlediğini açıklamışlardı ancak Brady’nin olayı resmi olarak
kabul etmesi çok daha büyük bir gelişmedir. Bu şeffaflık modasının öyle bir
boku çıkarıldı ki NSA’nın kendi sitesinde açıkça sinyal istihbaratı yapıldığı
ve bu verilerin hangi amaçlarla kullanıldığı inciğine cinciğine kadar tüm
ayrıntılarıyla açıklanıyor.
Yuh be kardeşim! Hani arsızlık tepki görmediği müddetçe
sürekli olarak artar ya bunlarınki de o hesap.
Şimdi olayı yine başka bir boyuta taşıyacağım; İnternetin ve
akıllı telefonların bu denli yaygınlaştırılması da bu planın bir parçası
olabilir mi? Neden olmasın ki.
Bir kişinin facebook profilinden pek ala o kişi hakkında
istihbarati bilgi edinilebilir, hem de malum sazan bu bilgileri kendi eliyle
teslim etmiştir.
Bugün akıllı telefonların bazılarının tuş kilidi(gerçi
telefonda tuş da yok ya neyse) parmak iziyle açılıyor. Yahu parmak izi kadar
kişisel bir bilgi olabilir mi? Ama sen parmak izini zaten ehliyet alırken
emniyet genel müdürlüğüne vermiştin. Ha bir eksik ha bir fazla…
Çipli kimlikler geliyor lan. Adım adım izleneceksin, attığın
her adım takip edilecek. Çipli kimlik hakikaten büyük kolaylık! Ama kimin için?
Şimdi sizlere yaşadığım bir olayı anlatayım;
Geçtiğimiz günlerde akıllı telefonların bizi dinlediğine
dair bir BBC haberini[6] tweet attım. Daha sonra da arkadaşıma Whatsapp
üzerinden ‘’son attığım tweet’deki habere bak’’ diye mesaj attım, bu esnada
şarjım %9 ve ben o mesajı atar atmaz telefonum kapandı. Ki normal şartlar
altında %1’e kadar kullanabiliyorum telefonumu. Ben açıkçası bu olayın ne
kalibrasyon bozukluğundan ne de bir batarya probleminden kaynaklandığını
düşünmüyorum takdir haklarını size bırakıyorum zira aklıma geldikçe sinirleniyorum.
Ya ahali galiba ben 3310’a falan döneceğim.
2012 yılında CHP Uşak milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın
‘’Facebook CIA ve FBI ile işbirliği yapıyor’’ deyip meclise konuyla ilgili soru
önergesi verdiğini biliyor muydunuz?
Peki, aynı Facebook’un ortaklarına bi’ göz atalım mı?
- · Mark Zuckerberg
- · James Breyer
- · Dustin Maskowitz
- · Eduardo Savern
- · Peter Thiel
- · Bill Gates
- · Jeff Rothschild
- · Matt Cohler
- · Reid Hoffman
- · Sherly Sanberg
Bu son saydığım üçü ayrılmış ve Bill Gates hariç hepsi
Yahudi’dir.[7]
Daha önce hiç CTY(Center for Talented Youth) diye bir şey
duydunuz mu?
John Hepkins University ve CIA iştirakiyle oluşturulmuş bir
programdır. Gelecek vaat eden gençleri yaz kamplarına alır. Şimdi dananın
kuyruğunun koptuğu yere geliyorum, kamptan geçmiş başlıca isimler; Mark
Zuckerberg, Sergey Brin(Google kurucularından) ve Lady Gaga.[8]
E yuh!
+ Peki sizce Facebook CIA ve FBI ile işbirliği yapıyor mu?
- Yöö
+ Gök kuşağının bittiği yere gel, orada olacağım.
Günümüz istihbarat bilgileri bir sürü başıboş savruk
bilgiden ibarettir. Okumasını bilirsen haber kaynaklarının hepsi elinin
altında, gazeteler, kitaplar, internet siteleri… Hepsi elinin altında.
Lütfen oku.
Hadi selametle…
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
[2] Ali Çimen – ‘’ECHELON – İstihbarat Dünyasının Perde
Arkası’’ Timaş yayınları, 3. Baskı, İstanbul, Şubat 2003
[3] age
[5] İlkin Mekhrabov, Echelon Sistemi, ODTÜ Biltek Dergisi,
Ocak 2000
[7] Ramazan Kurtoğlu, ‘’Para Oyunu ve Psiko-Siber Savaş’’,
Asi Kitap 3. Baskı, Ocak 2016, İstanbul
[8] age
- Teröristleri Duyamayan Dev Kulak: Echelon, Raşit Gültekin,
TÜBİTAK Bilim- Teknik dergisi, Ekim 2001
- İnternet Suçları ve Mahremiyet, M. Niyazi Tanılır, Liberte
Yay. 2002
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder