Selam ahali, ideolojilerin geneli milyonlarca insan
tarafından benimsenmiş olduğu esnada, ilk ortaya çıktığı noktanın fersah fersah
uzağında olur. Bu dezenformasyonun çeşitli sebepleri vardır elbet. Kimi ideolojiler
liderinin zaman içerisinde değişen çıkarlarının kurbanı olur kimi ise ilk
ortaya çıktığı anki konjonktürün değişmesiyle farklı bir noktaya evirilir ancak
en nihayetinde çoğu ideoloji özünü koruyamaz.
İyi bilinen farkların altında benzerlikler gizlidir ahali.
Bugün birbiriyle taban tabana zıt görünen ideolojiler bile el altından bir
şekilde birbirlerine bağlanmaktadır. Bu blogda Hegel diyalektiğinin önemini
birçok kez vurguladım. Diyalektik kabaca bir tez ile antitezi çarpıştırarak
sentez elde etmektir. Normal şartlar altında kabul ettiremeyeceğiniz bir talebi
bu yolla çok daha kolay bir şekilde kabul ettirebilirsiniz. İki tarafı da
kontrol ettiğiniz bir savaşı kaybetmeniz mümkün değildir. Ortaya önce bir tez
atar ardından karşısına bir anti-tez koyarsınız ve bunların çarpışmasından elde
edeceğiniz sentez ile yolunuza bakarsınız. Kapitalizm v Komünizm ve sağ v sol
bunun en net örnekleridir. Hatta Feminizm de antitezi olmamasına karşın vaat
ettiklerini karşılamaktan uzaktır.
Sol, büyük bir eksen kayması yaşamaktadır. Solun çıkış
noktası iktisadi bir düzlemdeydi. Adil ekonomiyi, gelir eşitliğini savunuyordu.
Bugünlerde ise sol, tam da birilerinin istediği gibi, etnikçilik, mezhepçilik
ve cinsel kimlik gibi magazinel işlere kaydı. İbretlik bir savrulma! George
Soros’u tanıdığınızı varsayıyorum; hani şu meşhur tek dünyacı Macar Yahudi’si Amerikalı
işadamı ve finans spekülatörü! G.Soros, faaliyetleri gereği solun azılı düşmanı
olması gereken bir karakterdir. Ancak bugünlerde Soros, sağcıların hedefi
olurken solcuların ise Soros’un peşine takıldığını görüyoruz.
İki yıl önce falan, Soros’un kapısının önüne irice bir sarı
zarf bırakılır. FBI ajanları tarafından açılan zarfın içinden Soros'un üzerine
kırmızı kalem ile çarpı işareti konmuş bir fotoğrafı çıktı. Fotoğrafın yanısıra
zarfta 15 santimlik plastik bir boru, küçük bir saat, teller, pil ve kara
baruttan imal edilmiş bir tür el yapımı bomba da vardı. FBI bombaların izini
sürdü ve Florida'da bir süpermarketin otoparkına bırakılan, Trump yanlısı ve
Demokrat karşıtı çıkartmalarla süslenmiş beyaz bir minibüse ulaştı. Sonunda
zarflarla ilgili olarak Cesar Sayoc adında 56 yaşında Floridalı biri
tutuklandı. Sayoc, mahkemede adam öldürmeye ya da yaralamaya teşebbüs de dahil
hakkındaki 65 farklı suçlamayı kabul etti ve 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı.[1]
ABD’de sağın Soros nefreti 2003'te Irak savaşını kınaması ve
Demokrat Parti'ye milyonlarca dolar bağış yapmaya başlamasıyla tırmanmaya
başlamıştır. Bundan önce ise Amerikan dış politikası, Soros’un Open Society
isimli think-tank kuruluşu ile benzer doğrultuda yayılmacı, neo-liberal
poltikaları dayatan tarzda ve başta belirttiğim etnikçilik, mezhepçilik ve
cinsel kimlik gibi magazinel işleri gündemde tutar vaziyetteydi. Ancak başını
Rusya ve Çin’in çektiği blok dünyada varlığını hissettirmeye başlayıp Atlantik
sistemini tıkayınca ABD’nin de dâhil olduğu Batılı devletler özellikle
ekonomide daha korumacı politikalar izlemeye başladılar. Küreselciliğin
terkedilip ulusal poltikaların revaçta olduğu sağ Amerikan siyaseti bu noktada
Soros gibi ‘’doğası gereği’’ küreselci olan uluslarüstü aktörlerle derin
ayrılıklar yaşadı. Batı dünyasında yükselen sağ, seçimini korumacı ve içe dönük
politikalardan yana yapınca küreselcilik de solculara kaldı. Böylece Soros ve
sol bir anda kendilerini aynı kampta buldular. Bu noktada bana etnikçilik,
mezhepçilik ve cinsel kimlik gibi kavramların sağda zaten yaşam alanı bulamayacağı
ve bunların solun enstrümanları olduğu şeklinde itirazlar gelebilir ancak
inanın bana bunların hepsi teferruat. Şayet dikkat ettiyseniz asıl kopuş
ekonomi politikalarında oluyor. Zira dünyada en başından beri birbiriyle
mücadele halinde bulunan iki sınıf vardır; varsıllar ve yoksullar! Bunun
dışındaki tüm ayrımlar ikinci sırada kalır. Çünkü bir sınıfın sahip olduğu
imkanlara ve refaha diğer sınıf sahip değilse bu sınıfların etnik kökeni, dünya
görüşleri veya cinsel tercihleri ne olursa olsun bu sınıflar arasından çatışma
başlar. Bu bir hak meselesidir! İşte sol ideolojinin de çıkış noktası aslında
burasıdır ancak zaman içerisinde bu ideoloji adalet kavgasından uzaklaşarak
daha magazinel sahalara yönlendirilmiştir. Böylesi güç ve iktidar sahiplerinin
işlerine gelmiş sendikalar ve siyasi partiler uluslararası fonlarca finanse
edilmiştir. Unutulmamalıdır ki, iki tarafı da kontrol ettiğiniz bir mücadeleyi
kaybetme şansınız yoktur. Benim de söylemlerim yumuşadı galiba bu cümleyi ilk
kurduğumda mücadele yerine savaş demiştim. Ancak bahse girerim ki ben
söylemesem fark etmeyecektin.
Türkiye’de sağ ne kadar leşse sol da bir o kadar leştir. Sol
gazetesinin yaptığı şu kaypaklığa bir bakar mısınız?
Tamam, Alija İzetbegovic’in aldığı ve almadığı kararlarla
pay sahibi olduğu bir soykırım var ortada, Bosna’da kendisini soykırıma göz
yummakla suçlayanlar da var ancak olayın bilfiil içerisinde olan insanlar bile
bu kadar net bir yargılama yapmıyor hüküm vermiyorken[2] bu yapılan
hadsizliktir. İlk çıkış noktasındaki değerlerini muhafaza eden bir sol bu
ahlaksızlığı yapmaz. Ancak yozlaşmış kaypak sol pek tabii ki yapar. Ha bu arada
pek tabi ki bu tarz bir sol eleştirisi yaptığın zaman kuvvetle muhtemel
zalimlikle, emperyalistlikle ve hatta sömürgecilikle suçlanacaksın. Sanki hakça
bir paylaşım ve fırsat eşitliği her iyi eğitimli ve güzel ahlak sahibi insanın
üzerinde mutabık olduğu evrensel bir şey değilmiş gibi. Savunduğu ideolojiyi
akıl yoluyla edinmemiş bir insanı, ideolojisinin yanlış olduğuna akla dayanan
kanıtlar sunarak ikna edebilmek mümkün değildir.
Benzer bir tablo feminizmde de karşımıza çıkmaktadır ahali.
Daha önce blogda ‘’Modernizmin Dayatmaları I; Feminizm ve Liyakat’’ başlıklı
bir feminizm eleştirisi yayınlamıştım[3]. Aynı çizgide devam edeceğim. Feminizm
bir kadın hakları savunusundan ziyade doğuştan gelen ve elde etmek için
herhangi bir çaba sarf edilmemiş olan doğum özellikleri üzerinden bir ayrıcalık
elde etme uğraşıdır. Güncel bir örnek vereyim; bu kısacık görüntü birkaç gün
evvelki 8 Mart organizasyonundan;
Göstericilerden biri kadın polise, ‘’sen kadınların yüz
karasısın’’ diyor. Pardon da ablacım neden? Önceki feminizm yazımdan kısa bir
kesit aktarıyorum; ‘’İnsanlık tarihi boyunca gerek bilimsel çalışmalarda olsun,
sanatta olsun, gerekse diğer üretkenlik gerektiren alanlarında olsun erkeklerin
kadınlara oranla ezici çoğunlukta oldukları görülür. Feministlerin bu konu
üzerindeki bir numaralı argümanları, kadınların engellendiği, kadınlara fırsat
verilmediği, kadınların geri plana atıldığıdır.’’[4]
Peki madem öyle önemli bir varlık savaşı vermiş, senin
giremediğin topa girerek polis olmuş(polis olması da önemli değil herhangi bir
alanda varlık göstermiş) bir kadına neden çemkiriyorsun. Aynı yazıdan aktarmaya
devam ediyorum; ‘’Bu kısmen doğrudur ancak kesinlikle tüm sebep bu değildir.
Zira bu fırsat eşitliğinden ziyade daha çok bir yönelim meselesidir. Bugün
bilgisayarın başına geçtiğinizde kimse size ‘’şu siteye girmeyeceksin, akademik
makale indirmeyeceksin, instagram’a gireceksin’’ diye baskı yapmaz ya da
‘’Oktay Sinanoğlu’nu okumayacaksın Elif Şafak okuyacaksın’’ diye de baskı
yapmaz, en fazla Vikipedi’yi falan kapatıyorlar ona da VPN ile falan giriyorsun
bir şekilde. Yani demem odur ki mevcut şartlar altında bilim ile politika ile
felsefe ile ilgilenmenize mani olacak bir şey yok. Ancak gel gelelim,
Sorgulayan Müslüman, Evrim Ağacı veya Bilimoloji gibi ciddi meselelerle uğraşan
sayfaların takipçilerini, yorumlarını falan inceleyin yine erkek ağırlıklı
olduğunu göreceksiniz. … Sen politika ile felsefe ile bilim ile ilgilenmek
yerine burçlarla, fallarla ilgileniyorsan bundan erkekleri sorumlu tutamazsın
ve bu durum fırsat eşitsizliği ile değil yönelim ile alakalıdır.’’[5]
Şayet ki 2 yıl önce yazdığım satırlar daha birkaç günlük
hadisenin üzerine cuk diye oturuyorsa feminizm gerçekten de kadınların
ayaklarında birer prangadan başka bir şey değildir. Başarılı kadına tahammülü
olmayan, kadının sırf kadın olduğu için bazı ayrıcalıklar elde etmesi gerektiğini savunan faşizan bir ideolojiden bahsediyoruz.
Yine güncel bir örnek veriyorum. Geçtiğimiz günlerde Ankara
BŞB Başkanı Mansur Yavaş, çalışan annelere yönelik yapılan bir düzenlemeyi
duyurdu.
Gazeteci ve ‘’aktivist’’ Melis Alphan ise duruma saçma sapan
bir tepki gösteriyor.
Yine önceki feminizm yazımdan aktarıyorum; ‘’Önce şunu bi’
oturtalım, kadın erkek eşitliği modernizmin dayattığı en büyük palavralardan
biridir. Herhangi bir insan herhangi bir başka insanla eşit olamayacağı gibi
erkek ve kadın da eşit değildir. Kendini, herhangi başka biriyle tamamen aynı,
yani eşit gören var mı? Erkek ve kadın, tıpkı tüm insanlar gibi, haklar
itibariyle eşittir. Aslında buna eşit değil de eş değer demek daha doğru
olacaktır. Bu da zaten aklı başında, eğitimli, iyi ahlak sahibi tüm insanların
üzerinde anlaşacağı ve sahip çıkacağı temel bir haktır.’’[6] Burada
söylediklerime bugün bir ekleme daha yapmak istiyorum. Her ne kadar kimi
çevrelerce çeşitli maksatlarla inkar edilmeye çalışılsa da toplumsal cinsiyet
rolleri vardır. Anne çocuk bakımında her zaman daha çok rol üstlenir. Sağlıklı
bir çocuk psikolojisi için de bu böyledir sosyolojik bir konu olarak da bu
böyledir ve bunun aksini iddia etmek de saçmadır.
Tarihçi Emrah Safa Gürkan, olayı bağlamından kopararak
bambaşka bir tartışma konusu olan ‘’kadın=annelik’’ konusunu ortaya atarak, ki
burada konu da o değil, Melis hanımı destekler nitelikte bir tavır alıyor.
Peki sonra ne mi oluyor? Buyurunuz efendim;
Normalde hiç adetim değildir ama ben burada random gülmek
istiyorum ya;
Ahahahkklhjgkfşlsldkf
Ah be hocam militarize bir ideoloji ile muhatap olduğunun farkında
değil misin?
Tekrar ediyorum. Savunduğu ideolojiyi akıl yoluyla edinmemiş
bir insanı, ideolojisinin yanlış olduğuna akla dayanan kanıtlar sunarak ikna
edebilmek mümkün değildir.
Hadi selametle…
----------------------------------------------
[1]Soros sol; https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-49606460?ocid=socialflow_twitter
[2] Srebrenica massacre: A survivor’s fight for justice BBC Documantary
[3] Modernizmin Dayatmaları I; Feminizm ve Liyakat - https://selamahali.blogspot.com/2018/07/modernizmin-dayatmalar-i-feminizm-ve.html
[4] agy
[5] agy
[6] agy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder