Selam ahali, ceza sahası içinde yapılacak 9 kusurlu
hareketten biri de şüphesiz ki, politika üretirken hanedanları hesaba katmamak
olacaktır. Zira bunlar ilkokulda çizdiğiniz soy ağaçları gibi aileler değil,
devletler üstü bir gücü temsil etmektedirler. Yüzlerce yıl süren gelenekler,
garip ritüeller ve binlerce kişinin ortak bir bilinçle hareket ettiği kan
bağıyla yönetilen teşkilatlar…
Dünya tarihi her zaman hanedanların insanlık üzerindeki egemenlik
savaşlarına sahne olmuştur. Bu dün de böyleydi, bugün de böyledir. Günümüzde
halklar zihinlerinde birer demokrasi illüzyonu yaşarken bu hanedanlar savaşı,
çok uluslu şirketler, uluslararası veya bölgesel sivil toplum kuruluşları,
devlet kademeleri veya AB, NATO, NAFTA OECD gibi uluslararası örgütlenmeler içerisinde
sürmektedir.
Demokrasinin tüm dünyada tam anlamıyla kabul
edildiği(resmiyette tabi ki) 19. Yüzyıl sonları ve 20. Yüzyıl başlarına dek
dünyaya imparatorluklar, imparatorluklara da hanedanlar hakimdi. Bu durum
günümüzde biraz değişmiş gibi görünüyor çünkü arada bir seçime gidiyor, oy
kullanıyor, bir şeyler seçtiğimizi zannediyor ve kendi içimizde bir tatmin
yaşıyoruz. Ancak esasında değişen hiçbir halt yoktur.
Bugün de uluslararası ekonomiyi, medyayı, akademisyenleri,
sivil toplum kuruluşlarını ve politikacıları kontrol altında tutan bu
hanedanlar, hanedanlıkların sona erdiğini iddia ederek kendilerini gizlediler.
Hiçbir Forbes listesinde bu hanedanların tek bir üyesini dahi göremezsiniz.
Oysa yok olanlar yalnızca Birinci Dünya Savaşını kaybeden devletlerin
hanedanlarıydı. Yani özetle monarşik hanedanlıklar tarihe karışırken birtakım
hanedanlar ise demokratik sistemler içinde sümen altı oldular. Bu yazının
konusu dünyayı perde arkasından yönlendiren bu hanedanlar olacak.
Dünyada iki kutuplu bir hanedanlar hakimiyetinden bahsetmek
mümkündür. Bunlar; İngiltere merkezli Rothschild hanedanlığı ile ABD merkezli
Rockefeller hanedanlığıdır.
Rothschild Hanedanlığı;
Mayer Amschel Bauer(daha sonradan soyadı değiştirerek Mayer
Amschel Rothschild)’i bugünkü anlamdaki modern bankacılığın temellerini atan
şahıs olarak kabul edebiliriz. Kendisi tefecilikten bankacılığa adım atan ilk
kişilerden biridir. Rothschild hanedanlığını da başlatan yine Mayer Amschel
Bauer(Rothschild)’dir.
Moses Amschel Bauer, Mayer Asmchel Bauer’in babasıdır.
Kendisi Hazar kökenli olduğu iddia edilen [1] Doğu Avrupa’da gezginlik yapan,
tefeci ve kuyumcudur. Ancak bu gezginlik işinden yorulduğu için oğlunun doğduğu
şehirde, yani Frankfurt’ta yerleşik düzene geçme kararı alır. Bu esnada sene
1743.[2] Yerleşik hayata geçen Moses A. Bauer, Judenstrasse'de(Yahudi Caddesi)
bugünün mali müşaviri gibi düşünebileceğimiz bir dükkan açar, dükkanın kapısına
da kırmızı bir kalkan iliştirir.[3] Ailenin soyadı buradan gelmektedir;
Kırmızı Kalkan = Red Shield(İngilizce) >>>>
Roth Schild(Almanca)
Mayer Amschel babasının ölümünden birkaç yıl sonra, Hannover'deki
Oppenheimers'a ait bir bankada katip olarak çalışmaya başlar. Tefecilik,
para-pul ve manipülasyon gibi şeylerdeki üstün yeteneği hemen fark edilir ve
firma içinde yükselmesi çok sürmez.
Bakın bu asırlık Yahudi karakteridir, dahil oldukları yeri
ele geçirmede epey yeteneklidirler.
Devam ediyorum.
Mayer Amschel kısa sürede bankaya ufaktan ortak da olur.[4]
Daha sonraları baba mesleğini devam ettirmek isteyen Mayer
Amschel, Judenstrasse’deki dükkana geri döner, soyadı değişikliği de yine bu
dönemde gerçekleşen bir hadise. Rothschild Hanedanlığı artık resmen
başlamıştır. Hanedanlığın servetinin temeli ise Mayer Amschel Rothschild'in
Oppenheimer Bankasında çalışırken beraber görevde bulunduğu General von
Estorff'la olan yakın ilişkisine dayanmaktadır.[5]
Buradan sonra vites arttırıyorum ahali.
Rothschild, Hanau Prensi IX. William’ın(Almanya, İsveç ve
Finlandiya’da hüküm sürmüş Hesse hanedanlığı) saltanatına bağlı olan bu
generalin nadir bulunan paralarla ilgilendiğini keşfeder ve buradan yürümeye
karar verir.[6] Değerli madeni paralar ve bibloları el altından gavur deyimiyle
‘’bargain’’(bizdeki kelepir) bir biçimde bulup getirerek saltanatın diğer
etkili üyelerine de yaranıp onları etki altına alacaktır.
Bir gün Rothschild, Prens William’ın huzuruna çağrılır,
Prens, Rothschild’den bazı madalyalar ve nadir bulunan madeni paralar satın
alır. Bu, bir Rothschild’in devletin tepesiyle ilk temasıdır. Artık bu noktadan
sonra tüm kapılar açılıverir beyimize. Bu ticareti diğer nüfuz sahibi
insanlarla da sürdürür.
Rothschild Hess-Hanau hanedanlığına iyiden iyiye yanlamaya
başlar. Hatta 21 Eylül 1769’da dükkanının önüne Hess-Hanau hamiliğinde
bulunduğunu belirten bir tabela çakar.[7] Tabela’da altın harflerle şunlar
yazmaktadır;
‘’MA Rothschild, Hanau Prensi William’ın huzur dolu yüceliği
altında olmaya nail olmuştur’’
Yorumu sizlere bırakıyorum ahali. Ben yavşak diyerek açayım
kapıyı gerisini yaratıcı küfürlerinizle siz tamamlayın.
1770’de Mayer Amschel Rothschild, Adam Weishaupt ile tanışır
ve kısa sürede yakınlaşırlar. Bildiğiniz üzere Adam Weishaupt İlluminati
örgütünün kurucusu kabul edilmektedir.[8] Rothschild aynı yıl, on yedi yaşındaki
Gutele Schnaper ile evlenir ve bu evlilikten 5 erkek, 5 de kız çocukları olur.
Oğulları
Amschel Mayer, Salomon Mayer, Nathan Mayer, Kalmann(Karl) Mayer ve Joacob(James)
Mayer Avrupa’nın farklı şehirlerine dağılırlar.[9]
- Amschel Mayer – Frankfurt
- Solomon Mayer – Viyana
- Nathan Mayer – Londra(Ahali bu adama dikkat)
- Kalmann(Karl) Mayer – Napoli
- Jacob Mayer – Paris
Bu da şampiyonlar ligi kurası gibi oldu.
Ölüm grubuna mı düştük olum bu ne?
Prens William, insan kaçakçılığı ile uğraşmaktadır, yani
köle tüccarıdır. Bu işler için de baba Mayer Amschel Rothschild’i taşeron
kullanmaktadır. Bu işten, Prens William’ın 200 milyon, Rothschild’in ise 3
milyon dolar kaldırdığı bilgisi kayıtlarda yer almaktadır.[10] Şimdi şunu iyi
anlamak gerekir ki, bu paralar özellikle o dönemi düşündüğümüzde çok çok uçuk,
astronomik meblağlardır. Hatta bugün bile öyledir lan.
Ancak Rothschild’in bugünkü Rothschild olması yolunda esas
büyük sıçramayı, Londra’da faaliyet gösteren oğul Nathan Mayer Rothschild
yapmıştır. Belçika’nın tepelerinde geçen meşhur Waterloo savaşı hikayesini ‘’DünyaSavaşları, Milliyetçilik ve İsrail’’ başlıklı yazımda anlatmıştım. Tekrar
anlatmayacağım, bu olayı hala bilmeyen varsa oradan okusun beni uğraştırmasın.
Waterloo savaşı neticesinde, İngiltere merkez bankasının ve
dolayısıyla ‘’Topraklarında Güneş Batmayan İmparatorluğun’’ ekonomisinin
kontrolü Rothschild’e geçmiştir. Peki ya savaşı kaybeden ve ciddi ekonomik
sıkıntı yaşayan Fransa?
Rothschild Fransa’yı da rahat bırakmıyor tabi ki. Birtakım
krediler vererek orayı da kontrol altına almayı başarıyorlar. 1818 yılına
gelindiğinde XVIII. Louis, tüm Fransız devlet tahvillerini toplamış olan Jacob
ve Karl Rothschild’in kucağına düşmüş olur.[11] Fransa bugün dahi dünyanın en
borçlu 4. ülkesidir. Bu bilgiyi Wikipedia’dan dahi teyit edebilirsiniz. Gerçi
memlekette artık wikipedia’ya girmek dahi bir mesele ama neyse kaynatmayalım.
Artık bu noktadan itibaren Avrupa kıtasının hakimi
Rothschildlerdir.
Bu arada Amschel Rothschild’in, Prens William’ın
ayakçılığını yaptığı dönemden direkt Waterloo Savaşına atlamamın sebebi yazıyı
fazla uzatmamaktı. Çünkü daha çok yolumuz var, ancak aradaki olayları ve
detayları da merak edenler için kaynakçada bazı linkler verdim. Dileyenler
oradan takip edebilirler.
Gelelim bugüne, bugün Türkiye’de faaliyet gösteren
bankalardan; HSBC doğrudan, ING Bank Inter Alpha Bank Group aracılığıyla,
Garanti Bankası Ferit Şahenk’in yakın zamanda yaptığı son satışlar sonucunda
BBVA aracılığıyla, TEB ise BNP Paribas aracılığıyla Rothschild’e bağlıdır.
Merkez Bankası’nın ise %15 hissesinin doğrudan İngiltere Merkez Bankasına ait
olduğu yönünde de iddialar vardır.
Türkiye Cumhuriyeti ve Rothschild ilişkilerine tam gaz devam
edelim;
- · Türk Telekom’un özelleştirilmesine Rothschild Yatırım Bankacılığı aracılık etmiştir.
- · Rothschild, Aycell ve Aria’nın birleşmesinde ve Telsim’in Vodafone’a satılmasında AKP’ye danışmanlık hizmeti vermiştir.
- · Turkcell’in sahibi M.Emin Karaahmet’in Genel Enerji şirketinin, Barzani’nin petrol yatakları üzerinde yaptığı çalışmalardaki ortağı; yine Rothschild!
- · TAV’ın Tunus’ta iki havaalanı projesi almasında iş yaptığı banka; Rothschild Yatırım Bankası!
2005-2006 dönemi için Rothschild’in Türkiye’yi ele geçirdiği
zaman diyebiliriz aslında. Zira bu dönemde Türkiye’deki şirket birleşmelerinde danışmanlık
hizmeti veren Rothschild Yatırım Bankası 15.3 MİLYAR EURO işlem yaparak 1.
olmuştur. Rothschild’i takip edenler de yabancı olduğunuz isimler değil
aslında; Citigroup ve Morgan![12]-[13]
Şimdi size biraz da Dr. Yılmaz Argüden’den bahsetmek
istiyorum. Kendisi 2005’te Rothschild Yatırım Bankası Türkiye danışmanı,
2006’da Rothschild Türkiye temsilcisi, 2007’den beri ise Rothschild Türkiye
yönetim kurulu başkanıdır.[14] Tüm bunları da kendi sitesinde baya güzel
anlatmaktadır.[15] Gelin Yılmaz Argüden’i biraz daha yakından tanıyalım;
- · RAND Corporation torna tezgahından geçmiş
- · RAND Corporate School’da Strateji ve Siyaset doktorası yapmış
- · Fullbright, NATO ve Eisenhower bursları almış
- · RAND ve Dünya Bankasında çalışmış
- · DAVOS Geleceğin 100 Küresel Lideri seçilmiş
- · ‘’Keys to Governance Strategic Leadership for Quality Life’’ isimli İngilizce bir kitap yazmış
Yazdığı bu kitaba eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder,
Coca-Cola CEO’su Muhtar Kent ve pek tabi ki RAND Corporation başkanı Jim
Thompson birer ön söz yazmışlardır. Yılmaz Argüden’in TESEV ile de rabıtası
vardır. TESEV’in küresel komplo ile bağlantıları için Mustafa Yıldırım’ın
‘’Sivil Örümceğin Ağında’’ kitabı mutlaka okunmalıdır. Lütfen bu meseleyi
boşlamayın.
Ve ülkem… Çoktan değiştirilmiş, dönüştürülmüş, kapana
kısılmış…
Rothschild bahsini de burada kapatıyorum ahali. Amerika’ya uzanacağız,
Rockefeller’dan devam edeceğiz.
Rockefeller
Hanedanlığı;
Şimdi baştan anlaşalım, burada ve buradan sonrasında , Rothschild’de
yaptığımız gibi magazin muhabbetlerine pek girmeyeceğim. Zira hem toparlamak
zor oluyor hem de zaten okumayı öyle pek seven bir millet değiliz yazıyı fazla
dallandırıp budaklandırmayalım, işimize bakalım.
Bu hanedanın başlangıcı John Davison Rockefeller ile oluyor.
John D. Rockefeller 1839 yılında New York’da doğmuştur. Ticaret hayatına
komisyonculuk yaparak başlıyor, daha sonra madencilik ve çelik işleriyle falan
uğraşıyor ta ki 1862’ye kadar. 1862’de Samuel Andrews diye bir herifle
tanışıyor. Samuel Andrews, petrolü rafine etmenin daha iyi ve ucuz bir yolunu
keşfetmiş bir kimyagerdi.[16] Rockefeller zaten daha bu tarihlerde dahi
petrolün ileride değerleneceğini öngörmüş ve bu işe girmeye dünden niyetliydi.
Mevcut şirketlerini satıp parasını bu işe bağlar ve 1863’de ilk petrol
rafinerisini kurar.[17] 1870’e geldiğimizde ise kardeşi William Rockefeller'le
Standard Oil Company’nin temelleri atılmıştır.
Buradan sonrası ise Godfather tadındadır ahali. John Davison Rockefeller ilginç bir dönüşüm
geçirmektedir. Komisyocu tüccardan, mafyatik bir petrol karteline dönüşmüştür.
Bu süreçte, rakip şirketlerin petrollerini taşımamaları için
demiryollarına paralar yağdırmış, fiyat manipülasyonlarıyla rakip şirketleri
batırmış. En nihayetinde hem demiryollarının sahibi olmuş hem de petrol
piyasalarının tek hakimi olmuştur. Hatta bunları yaparken birkaç defa da suikast
atlatmıştır.[18]
Ancak tüm bunlar sonucunda Rockefeller alemde kötü bir nam
sahibi olmuş ve kamuoyu nezdinde bir imaj çalışması ihtiyacı doğmuştur. Bunun
için gidilecek adres bellidir; Ivy Lee!
Ivy Lee’den daha önce ‘’20. YY'ın Mimarı Wall Street;Komünizm, SSCB, Nazizm ve Hitlerin Yükselişi’’ yazımda bahsetmiştim. Okuyun,
okutun. Kendisi hem Sovyet Rusya hem de Nazi Almanya’sı için imaj
çalışmalarında bulunmuştur. Ivy Lee 1927’de SSSCB’yi paklamak adına bir kitap
yayınlamış, ardından da 1929’da Nazi Almanya’sının dinamosu olarak kabul
edebileceğimiz, IG Farben’in halkla ilişkiler danışmanı olmuştur. Hatta Farben
muhabbetinden epey başı ağrıyacak ABD’de ifade vermek durumunda kalacaktı.[19]
Biz bunları kitaplarımızda anlattık hep.
SSCB üzerine yazdığı kitaba da şuradan ulaşabilirsiniz DEV
HİZMET!; https://www.amazon.com/Ussr-Union-Socialist-Soviet-Republics/dp/B000X4023I
Bu imaj çalışmalarından epey iyi sonuçlar alınır,
Rockefeller artık kamuoyunda muteber bir kişiliktir. Bazı yan kuruluşlarla da
yerini sağlamlaştırmak istemektedir. Chicago Üniversitesi, Tıp Araştırma
Enstitüsü, şu meşhur Rockefeller Center, EXXON-MOBIL, CHEVRON, CITI GROUP ve J.P.MORGAN-CHASE
bu dönemde peyda olur.
Rockefeller Center ile ilgili bir parantez açmak istiyorum.
Yapının inşa tarihi 1931, yani Amerika’da ortaya çıkıp daha sonra tüm dünyaya
yayılmış olan meşhur ekonomik kriz, ‘’Büyük Buhran’’ yılları! Rockefeller bu
dönemde böylesine bir yapı dikerek tüm dünyaya gövde gösterisi yapmıştır!
John Davison Rockefeller öldüğünden arkasında yaklaşık 915
Milyon $ gibi bir servet bırakmıştı. Şimdi bu rakamı günümüz enflasyonuyla
falan oranladığımızda; bugünün 190 MİLYAR DOLAR’ı diyebiliriz.[20]
Rockefeller hanedanlığı ABD’de Neo-con diye tabir edilen
politik güruh üzerinde son derece etkili olmuştur. Yazının buradan sonraki
kısmında konsept değiştirerek, Neo-con başkanlar dönemleri üzerinden
Rockefeller hanedanlığının nasıl hüküm sürdüğünü inceleyeceğiz.
Nixon ve Ford
Dönemleri
Richard Milhous Nixon, 1969-1974 yılları arasında görev
yapan 37. Amerika Birleşik Devletleri başkanıdır ayrıca 36. başkan
Eissenhower’ın da yardımcılığını yapmıştı. Zaten ABD’de böyle bir gelenek de
vardır, başkan yardımcıları sonraki dönemlerde ABD başkanı olarak sıklıkla
karşımıza çıkmıştır.
Nixon döneminde, Federal bütçe yukarı fırlamış ve bütçe
açığı sürekli artmıştır. Çünkü Neo-con olmak bunu gerektirir. Çevre koruma
yasası gibi, yeni yükümlülükler getiren, anayasaya aykırı bazı yasalar
çıkarılmış ve bu yasalarla özel mülkiyet hakkı iyiden iyiye kısıtlanmıştır.
Hatta anayasanın ön gördüğü durumlarda tazminat dahi ödemeksizin özel mülklere
el koyma imkanı getirilmişti.[22] Yani Amerikan halkının egemenlik haklarına
ciddi bir saldırı söz konusudur.
Nixon kendine dış politika danışmanı olarak ise Henry
Kissinger’i seçmişti. U.S. News & World
Report dergisi bu olayı ‘’Kissinger, New York valisi Nelson Rockefeller’in
tavsiyesi üzerine seçildi. Rockefeller, Kissinger’i ‘elimizdeki en akıllı adam’
olarak nitelemişti.’’[23] şeklinde okuyucularına aktarmıştı.
Aynı Richard Nixon 9 Temmuz 1947’de, yani henüz başkan
olmamışken, temsilciler meclisinin ortak kararını açıklar;
‘’Kongrenin müşterek arzusu şudur ki ABD Başkanı, Birleşmiş
Milletler tüzüğünün 109. Maddesi uyarınca derhal Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu’nu çağırarak, BM’nin dünya çapında yetkili kılınması için bir karar
alınmasını sağlamalıdır.’’[24] Bu talebin sebebi ise Filistin toprakları
üzerinde bir BM taksim planı ortaya çıkarmaktı.
Şu meşhur görsele hepiniz en az bir defa denk
gelmişsinizdir.
İşte tam olarak bunun olması için!
Gelelim bir sonraki başkan Gerald Ford’a! Ford döneminde de
Kissinger yerini korumuş, Nelson Rockefeller ise ABD’nin ilk, seçimle gelmemiş
başkan yardımcısı olarak tarihe geçmiştir.[25] Son olarak Gerald Ford’un bir
CFR üyesi olduğunu söyleyip Carter dönemine geçeceğiz ancak onun öncesinde
CFR’a bir parantez açmak istiyorum.
CFR, 21 Temmuz 1921'de New York'ta kuruldu. Kuruluşuna
önayak olan adam; Walter Lippmann daimi
onursal başkanı ise yakın zamanda ölen David Rockefeller’di. Yeri gelmişken
belirtmekte fayda var. Walter Lippmann hiç öyle boş bir herif değil,
‘’stereotype’’ ve ‘’soğuk savaş’’ kelimelerini ilk kullanan, literatüre sokan
kişidir kendisi.
Reklamların ardından devam ediyoruz.
Carter Dönemi
Jimmy Carter, 1976’da başkan olur ve ilk icraat olarak da
Zbigniew Brzezinski’yi hem kendine dış politika baş danışmanı olarak seçer hem
de Ulusal Güvenlik Müsteşarlığı’na başkan olarak atar. Şimdi Brzezinski dedin
mi orada bir durmak gerekir. Brzezinski’nin 1979’da Afganistan’da Taliban’a
yaptığı konuşma için bir önceki yazıya(Politika Yapabilmek İçin BilinmesiGerekenler ve Sergilenmesi Gereken Duruş) göz atmanızda fayda var.
Brzezinski hem CFR üyesi, hem de David Rockefeller ile
beraber Trilateral Komisyon’un ortak kurucularından biridir. Esasında Carter’ın
kabinesi incelendiğinde en üst düzey mevkilerde göreve gelmiş 19 kişinin de
Trilateral Komisyon üyesi olduğu gözlenmektedir.[26]
Esasında Carter’ın kendi de Georgia valisi olduğu dönemde
Trilateral Komisyon kurucu üyeliğinde bulunmuş ve hatta Carter’ın başkanlığa
yürüyüşü de 1976 yılında Londra'da, Lord Rothschild ve David Rockefeller ile
gizlice buluştuğu esnada değerli büyüklerinin o yıl başkan adayı olması için
"yeşil ışık" yakması sonucu olmuştu.[27]
Reagan Dönemi
Reagan dönemi günümüz AKP dönemiyle ciddi bir benzerlik
taşımaktadır aslında. Nasıl mı?
Ronald Reagan 1980’de başkanlık için seçim kampanyalarını
yürütürken kabinesine hiçbir CFR veya Trilateral Komisyon üyesini almayacağını
meydanlarda haykırmıştı.[28] Ancak Amerikan halkı tabir yerindeyse yağmurdan
kaçarken doluya tutulmuştu. Zira Reagan göreve geldiğinde ilk icraat olarak
başkan yardımcılığına George Bush’u getirmiştir. George Bush ise aynı anda
Bones & Skulls, Trilateral Komisyon ve CFR üyeliği bulunan[29] tabir
yerindeyse triple-double yapmış bir şahsiyetti, şeytanın yeminli neferiydi.
Bush Ayrıca Rockefeller’in ZPG(Zero Population Growth)’si
için de önemli bir isimdi.[30]
Çok kısa ZPG’den bahsetmek istiyorum. ZPG yani Türkçesi ile
‘’Sıfır Nüfus Artışı’’ dünya nüfusunu azaltmayı amaçlayan ve çocuk aldırma
programlarını destekleyen bir örgüttür.[31] Tanıdık geldi mi? Georgia Guide
Stones emir 1!(bknz. İnsanlığınRehber(!) Taşları ve Dünya Nüfusunu Azaltma Politikası)
Ronald Reagan, hemen hemen kabinedeki her mevkiye
Rockefeller hanedanlığının Yeni Dünya Düzeni taraftarı mensuplarından birini
atamıştı. Ticaret Bakanı, Dışişleri Bakanı, Hazine Bakanı, Savunma Bakanı ve
Merkezi Haberalma Teşkilatı başkanı, CFR ve Trilateral Komisyon üyesiydiler.[32]
Bush-Clinton-Bush
Dönemi
Burada bir hata yok, evet bilerek, isteyerek, kasten
Bush-Clinton-Bush dönemleri yerine, dönemi yazdım. Zira bu üç dönem birbirinin
tıpa tıp aynısıdır. Bill Clinton ABD’de, baba ve oğul Bush arası dönemi idare
etmiş bir adamdır. Tıpkı sezon ortasında hocayı kovup sezonu yardımcı antrenöre
bitirten futbol takımlarının durumu gibi.
Bush dönemi bazı şeylerin zirve yaptığı dönemdir. Misal şu
videoda George H. W. Bush 11 Eylül 1991’de Yeni Dünya Düzeni ile ilgili
planlardan bahsediyor, videonun ikinci kısmına geldiğimizde ise tarih 12 Eylül
2001’dir yani 11 Eylül hadisesinin ertesi günü, Senatör Gary Hart(ki CFR
üyesidir) Yeni Dünya Düzeninin başladığını duyurmaktadır. Bush dönemi Yeni
Dünya Düzeni için oldukça önemli bir dönemdir. Zira baba Bush’un görevde olduğu
dönemde SSCB yıkılmıştır ve ABD’ye yeni bir düşman gerekmektedir. Bu yeni
düşman da şüphesiz ki; İslam olacaktır. Bu düşmanlığın başlaması için de tıpkı
Pearl Harbour gibi bir olay gerekmekteydi. Olayı hepiniz biliyorsunuz; 11
EYLÜL!
ABD, birinci dünya savaşı sonrasında dünya siyasetinde aktif
politikalar izlemeye başlamıştır. Önce Bolşevikleri finanse ederek, SSCB’yi
kurdurmuş, ardından da Nazileri finanse etmişlerdir.(bknz; 20. YY'ın Mimarı
Wall Street; Komünizm, SSCB, Nazizm ve Hitlerin Yükselişi) İkinci dünya
savaşında Nazilerle, ikinci dünya savaşı sonrası, soğuk savaş sürecinde de
Sovyetlerle savaşmışlardır.
Kendi elleriyle yarattıkları düşmanlarla!
ABD var olabilmek için her daim bir düşmana ihtiyaç
duymuştur. Sovyetlerle giriştikleri mücadelede de Ortadoğu’daki İslami
grupları(Taliban, El-Kaide) finanse etmişlerdi. Ee Sovyetler yıkılınca da yine
kendi yarattıkları düşmanla savaşmaları icap edecekti. Bu yeni savaşın
santrasını da Bush yapmıştır.
Bush dönemi 11 Eylül’ün getirdiği kamuoyu algısı sebebiyle
‘’demokratik bir diktatörlüğe’’ dönüşmüştür esasında. ''Demokratik diktatörlük ne olum'' dediğinizi duyar gibiyim ama vallahi Walter Lippmann gibi
literatüre yeni bir kelime sokmak gibi bir niyetim yok. Bu dönemi demokratik
diktatörlük olarak tanımladım, çünkü Bush ‘’cumhuriyetçi’’ çizginin
politikacısı olmasına karşın CIA, FBI, BATF ve FEMA gibi kurumlara yasaları
dahi askıya alabilecek geniş yetkiler vermiştir. Bunlardan özellikle FEMA’ya
dikkat çekmek istiyorum ahali. FEMA yani Federal Acil Durum Yönetim Kurumu, hesapta
afetlere müdahalede koordinasyonu sağlamak amacıyla kurulmuş çok geniş
yetkileri ve milyonlarca dolarlık bütçesi olan bir kurum. Spekülasyonların
kaynağı ise FEMA’nın kurmuş olduğu ve boş bekletilen toplama kampları. Neyse boş verin şimdi FEMA’yı bu konuda
elde somut bir şey olmadığı için bir şey söylemek istemiyorum.
Bush’un akıl almaz kişililerle kan bağı bulunmaktadır ve
kesinlikle rastgele seçilmiş bir adam değildir.
Amerika’nın meşhur televizyonlarından CBS’in hazırladığı şu
videoya bir göz atın derim;
Biraz da Clinton diyelim. Clinton güya demokrattı,
cumhuriyetçi değildi ancak ne politikaları ne de kadroları cumhuriyetçi
Bush’dan farklı değildi. Clinton’ın 19 kabine görevlisinden 17'si Trilateral
Komisyon ve CFR üyesiydi ve Clinton'ın kendisi Bilderbeg üyesidir.[33]
Yani diyeceğim odur ki, Rockefeller’in domine ettiği
Amerikan siyasetinde cumhuriyetçi ve demokrat gibi bir ayrımdan bahsetmek
mümkün değildir. Bunlar palavradır, birbiriyle çatışır görünen hizipler benzer
politikalar izlemeye devam eder.
Çünkü Hegelist mantık bunu gerektirir;
Tez+Antitez=Sentez.
Hanedanlar hakimiyetinde başı çeken iki kutup Rothschild ve
Rockefeller’lar dışında bunlara kıyasla nispeten daha küçük ancak yine de
hatırı sayılır bir sermayeyi ve gücü kontrol eden Habsburg(Avusturya-Macaristan
merkezli olmak üzere kıta Avrupa’sı), Bronfman(Kanada), Warburg(ABD ve Almanya
yoğunlukta olmak üzere dağınık) ve Agnelli(İtalya) gibi diğer bazı
hanedanlıklar da bulunmaktadır. Bunlar, Habsburg’ları hariç tutarak söylüyorum,
tek başlarına bir ideolojinin temsilciliğini yapmamakta, genel itibariyle
Siyonist ve Evanjelik dünya hakimiyeti emeli için yapılan çalışmaları
desteklemektedirler. Bu insanların vatanı, milleti, dini, hiçbir aidiyeti
yoktur sadece kendi ailelerinin çıkarları vardır.
Misal, Paul Warburg FED(ABD Merkez Bankası) kanununu kaleme
alan kişi iken, Paul Warburg’un oğlu James P. Warburg LSD(Lijerjik Asidin
Dietilamid)’yi geliştiren kişi, yine Paul Warburg’un yeğeni Max Warburg ise
Hitler’i finanse edenlerden biri olmuş ve Politik Araştırmalar Enstitüsü’nü
uyuşturucu hapların kullanımını teşvik projesine yönlendirmişti.[34]
Hayat işte. Ailenin bir ferdi ABD’nin üst mercilerinde görev
alırken diğer bir ferdi ise Almanya’da kafaya oynuyor. ABD ve Almanya’nın
ikinci dünya savaşında birbirleriyle savaştığını hatırlatmama gerek yok
sanırım?
Biraz da Bronfman konuşup yazıyı yavaştan bitirmek
istiyorum. Bronfmanlar da ciddi bir sermayeye hükmediyorlar. Edgar Bronfman Sr.
uluslararası dev bir içki şirketi olan Seagram Co. Ltd’nin hem yönetim kurulu
başkanlığını hem de CEO’luğunu yapmıştır. Ayrıca oğul Edgar Jr. ve Edgar Sr.’ın
kardeşi Charles da meşhur Dupont’un %26 hissesini ve medya devi Time-Warner'in
büyük bir kısmını elinde bulundurmaktadır.[35]
Ayrıca, 2013’de ölen Edgar Bronfman Sr. CFR üyesiydi[36] ve 1979-2007
yılları arasında da WJC(Dünya Yahudi Kongresi)’ye başkanlık etmiştir.[37]
Peki bitti mi? Hayır, Edgar Bronfman Sr. iş adamı kimliği
dışında yazarlığı da olan bir dayıydı. Genel itibariyle Yahudi propagandası ve
Yahudileri eyleme teşvik eden kitaplar yazmıştır.[38] Kitaplarına kaynakçadaki
38 numaralı bağlantıdan ulaşabilirsiniz, inceleyin derim açıkçası.
Açıkçası bu kısmı daha fazla da uzatmak istemiyorum ahali,
zira bunları buraya çarşaf çarşaf sermek de marifet değil. Bir yerden sonra
artık bir adım ötesine geçmek gerekiyor.
Ben istiyorum ki, gerek politika üretirken olsun, gerek
olaylara yaklaşırken, anlamaya çalışırken olsun bunları göz önünde bulundurarak
değerlendirme yapalım. Bunlar göz ardı edilmeden isabetli ve tam bağımsız
politikalar üretelim.
Tüm bu saydıklarımın gerçekleşebilmesi için ise öncelikle
olabildiğince çok okumak ve öğrenmek gerekiyor.
Lütfen okuyun.
Yeni yılınızı tebrik ederim.
Selametle…
------------------------------------------------------------------------------------------
[3] Agy
[4] Agy
[5] Agy
[10] The Rothschilds, Fawcett Crest, 1961
[11] Yahudi Ansiklopedisi, 1905
[12] http://www.hurriyet.com.tr/rothschild-15-3-milyar-dolarlik-islemle-turkiye-de-lider-olduk-6245321
[17] agy
[18] Chernow,
Ron. Titan: The Life of John D. Rockefeller, Sr. Warner Books
[20] Chernow,
Ron. Titan: The Life of John D. Rockefeller, Sr. Warner Books
[22] İlluminati, Entrika Çemberi – Texe Marrs, Timaş
Yayınları, 2016
[23] U.S. News & World Report Kasım 1971
[24] Dennis L. Cudy, Presiden; Clinton Will Continue the
New World Order (Oklahoma City,1993)
[25] İlluminati, Entrika Çemberi – Texe Marrs, Timaş
Yayınları, 2016
[26] Gary Allen, Say No to the New World Order
[27] Laurence Stern, Washington Post, 8 Mayıs 1976.
[28] İlluminati, Entrika Çemberi – Texe Marrs, Timaş
Yayınları, 2016
[29] age
[30] Dark Majesty:The Secret Brotherhood and the magic of
a Thousand Points of Light (Austin Texas,living truth Publishers,1992)
[34] Sivil Örümceğin Ağında –
Mustafa Yıldırım
[35] Dennis L. Cuddy ve Roberl
Henry Goldsborough, The Network of Power (Baltimore, Maryland: The American
Research Foundation, 1993)
[36] Lawrence Patterson, Criminal
Politics, 31 Temmuz 1995
[37] https://www.worldjewishcongress.org/en/about/history
[38] https://www.google.com.tr/search?safe=off&biw=1366&bih=588&q=edgar+bronfman+sr.+kitaplar&stick=H4sIAAAAAAAAAONgFuLUz9U3MKzMqKhSQjC1pLKTrfST8vOz9RNLSzLyi6xA7GKF_LycSgDD3CgKNAAAAA&sa=X&ved=0ahUKEwjY0e651LLYAhWGYlAKHYGZBfoQMQjCASgAMBg
[37] https://www.worldjewishcongress.org/en/about/history
[38] https://www.google.com.tr/search?safe=off&biw=1366&bih=588&q=edgar+bronfman+sr.+kitaplar&stick=H4sIAAAAAAAAAONgFuLUz9U3MKzMqKhSQjC1pLKTrfST8vOz9RNLSzLyi6xA7GKF_LycSgDD3CgKNAAAAA&sa=X&ved=0ahUKEwjY0e651LLYAhWGYlAKHYGZBfoQMQjCASgAMBg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder