Selam ahali, bu aralar hem linç yiyesim hem de insanlara
kısa süreli bir beyin sarsıntısı geçirtesim var. O yüzden buradan art arda 3
yazının da sözünü vermiş olayım. Bu yazının ardından, Amerikan emperyalizmine
ve ardından da İslam’ın pasifize edilmesi konularına eğileceğiz. Önce
komünistlere, sonra Amerikancılara sonra da Müslümanlara laf çaktıktan sonra
epey bir küfür yerim herhalde. Daha evvel 20. yy'ın Mimarı Wall Street;Komünizm, SSCB, Nazizm ve Hitlerin Yükselişi başlıklı yazımda, Rusya’da
komünizmin(Almanya’da da Nazizmin) ABD’li bankerlerce kurulduğunu RESMİ
BELGELERLE ifade etmiştik. Komünizmi rahat bırakmaya hiç niyetim yok, bu sefer
de komünizmin bazı savları üzerinde konuşacağız.
Fazla kem küm etmeden konuya serbest stil dalış yapıyoruz;
Ortalama bir komünistle oturduğunuz zaman size şu iddialarda
bulunacaktır;
- Komünizm eşitlikçi bir
ekonomik düzen tertip eder
- Komünizm özgürlükçü bir
ortam sunar
- Komünizm sömürü karşıtıdır
- Komünizm faşizme karşıdır
Ancak gerçek dünyada bunların hiçbiri yoktur. Bildiğiniz
üzere her fırsatta komünizmin, kapitalizmin gayrimeşru çocuğu olduğunu
söylerim. Bugün bu ifademi birkaç adım daha ileri götüreceğim. Komünizm de,
tıpkı kapitalizm gibi, gayet de emperyal bir sistemdir, faşisttir ve özgürlük
karşıtıdır. Bugüne kadar size anlatılan masalları unutun.
Lenin, emperyalizmi kapitalizme has bir olgu olarak
görmekteydi, 1916’da kaleme aldığı meşhur kitabında aynen şunları yazmıştı;
‘’Kapitalistlerin, diğer ulusları ezmesi, sömürmesi bir tercih sonucu değildir,
onlar bunu yapmaya mecburdurlar.’’ Lenin bununla da kalmayıp kitabında, Marx’ın
‘’kapitalist ekonomilerde karın zamanla azalmasının önüne geçilemez’’ ifadesine
aynen yer verip ekliyor; ‘’Bu yüzden, kapitalist ülkeler son aşamalarında kendi
ülkelerinde azalan karı telafi etmek için aşırı kar aramak zorunda
kalırlar.’’[1]
Lenin bu noktada çok doğru bir tespit yapmıştır ancak tipik
komünist hastalığıdır, çözüm yine zırva. Çünkü Lenin’e göre yalnız sosyalizm
sömürge halklarını bu sefalet ve baskıdan kurtarabilirdi, zira sosyalizmin
yapısında onu sömürgeciliğe iten bir şey yoktu.[2]
Nah yoktur, kapitalist sanayi ülkeleri için
geçerli olan birçok zorunluluk, gayet de komünist sanayi ülkeleri için de
geçerlidir. Kapitalist sanayilerde petrolle çalışan makineler, komünist
sanayilerde su ile çalışmıyordu en nihayetinde. Romantiklik yapmaya gerek yok.
Aynı şekilde komünist ülkeler de, tıpkı kapitalist ülkeler gibi para sisteminin
bir parçasıdır, piyasaya dahildir. Komünizm de -kar amacı gütmese dahi- tıpkı
kapitalizm gibi bir pazara ihtiyaç duyar. Zira üretimin olduğu yerde mutlak
suretle pazara ihtiyaç vardır. Yine aynı şekilde makineleri beslemek için,
ekonomik sisteminiz, yönetim biçiminiz ne olursa olsun, ithal hammaddeye
ihtiyaç duyarsınız. Tüm bunlardan dolayı da ihtiyaç duyduğunuz şeyleri elde
etmek ve ürettiklerinizi yurt dışına satmak için bir dünya ekonomik sistemine
de aynı şekilde ihtiyaç vardır.
Şimdi bu bahsettiğim olay için de şöyle bir savunma
mekanizması geliştiriliyor; ‘’Sovyetler Birliği toprakları hammadde yönünden
oldukça zengindi, bakırı, kurşunu, kömürü, doğalgazı ve altını vardı.’’ Ancak
gözden kaçırılan bir nokta var ki, aynı şekilde ABD toprakları da ham madde
yönünden zengindi ve bu ne SSCB’nin ne de ABD’nin bunları dışarıdan mümkün
olduğu kadar ucuza satın alma içgüdüsünü engellememiştir. Sosyalist
iktisatçılar da, tıpkı kapitalistler gibi, kendi hammaddelerini üretme ile bu
hammaddeyi dışarıdan satın almanın maliyetini karşılaştırmıştır elbet. Ve
yönelim de, yine tıpkı kapitalistlerde olduğu gibi, dışarıdan almanın daha
uygun olacağı şeklinde olmuştur. Bu iddiamın altını da boş bırakmayacağım, öyle
götümden uydurduğum farazi bir durum değil bu.
Dünya pazarına yayınlan Sovyetler önce Malezya’dan, İngiliz
tüccarlar tarafından belirlenmiş ölü fiyattan kauçuk ve lastik[3] ardından da ABD’nin
23 dolardan boksit aldığı Gine’den(ki Sovyetler burada asker de bulunduruyordu)
aynı boksiti yalnızca 6 dolara almıştır.[4] Anti-emperyalizm does not exist, please try again later. Peki, şimdi sorarım ahali, buna sömürü demeyeceğiz de neye
sömürü diyeceğiz ulan? Ayrıca aynı Sovyetler doğalgazı da İran ve Afganistan’dan
çok çok ucuza kapatarak alıyordu.[5] Peki yine aynı Sovyetler sırf kaynakları
için Finlandiya ile senelerce savaşmadı mı? Sovyetler de gayet sömürgeci bir
politika izlemiştir. Demir perde ülkelerini de aynı yöntemlerle sindirmiş yani
hiç de öyle Lenin’in atıp tuttuğu gibi ‘’birleştirici güç’’ olmamış aksine
zorba güç olmuştur. Bizim sömürge dediğimiz şeye komünistler ‘’uydu devlet’’
demiştir. Bu ayrım da tıpkı kozmonot ile astronot ayrımı gibidir, zaten
komünistlerin en iyi yaptıkları şeylerden biri de içi boş retorik kasmaktır. Bu ekonomi faslını da burada kapatıp başka bir konuya
geçeceğim şimdi.
Komünizm faşist bir yönetim biçimidir. Bugün ortamlarda ‘’komünizm
çok iyi moruk’’, ‘’Lenin be kardeşim’’, ‘’Faşizme hayır, komünizm özgürlüktür’’
gibi aforizmalar kasan denyolara bakmayın siz. Şu meşhur karikatürü hepiniz
daha evvel görmüşsünüzdür diye tahmin ediyorum.
Evet durum aynen budur ahali. Şimdi madem ortaya bir iddia
attık, ispatlamak ile mükellefiz. 20. yy’ın Mimarı Wall Street; Komünizm, SSCB,Nazizm ve Hitlerin Yükselişi başlıklı yazımda size anaşistlerden oluşan Yeşil
Ordu’dan kısaca bahsetmiştim hatırlarsanız. Hani ilk başlarda Kızıl Ordu ile
beraber Beyaz Ordu’ya karşı savaşıp ardından Bolşeviklerin ABD’li bankerlerle
içli dışlı olmalarından rahatsızlık duyup isyan bayrağını çekmişlerdi. Hah işte
o Yeşil Ordu’nun neferleri için, Amerikan Kızılhaç’ına tepki göstermeleri
sebebiyle, Lenin tarafından tutuklama kararı çıkarılır. Bu olay da Moskova’dan
ABD dış işlerine giden telgrafa şöyle yansıyor[6];
Eee hani olum ifade özgürlüğü? Faşizm bu değildir de nedir?
Nedir biliyor musunuz? Gelin benimle;
Lenin Devlet ve Devrim adlı kitabında
hızını alamayıp paldır küldür Sosyalist Devletin görevlerini şöyle açıklamıştır;
‘’Komünizmin üst evresinin gelmesini beklerken, sosyalistler
toplumdan ve devletten, çalışma ve tüketim ölçüsü üzerinde en sıkı
denetimi uygulamalarını isterler. Bu denetim kapitalistlerin
mülksüzleştirilmesinden, işçilerin kapitalistler üzerindeki denetimlerinden
başlamalı ve memurlar devleti tarafından değil, SİLAHLI İŞÇİLER DEVLETİ
tarafından uygulanmalıdır.’’[7]
Bir an Tevrat okuyorum sandım, oldu olacak ‘’goyimlerin
malları size helaldir’’ deyin de olsun bitsin, bu nasıl bir
nefret, bu ne şiddet bu celal? Peki, silahlı işçiler
nedir? Cevabı ben değil, Lenin verecek;
‘’Bu tip ekonomik öncüllerle, kapitalistler ve memurlar
alaşağı edildikten sonra üretim ve bölüşümün denetimi, emeğin ve ürünlerin
kaydı için, bugünden yarına, pekala silahlı işçiler, tüm silahlı halk, onların
yerine geçirilebilir. Kayıt ve denetim sorunu ile mühendis, tarım uzmanı vb.
gibi bilimsel bir formasyona sahip personel sorununu birbirine karıştırmamak
gerekir, bugün kapitalistlerin buyruğu altında çalışan bu baylar YARIN SİLAHLI
İŞÇİLERİN BUYRUĞU ALTINDA DAHA DA İYİ ÇALIŞACAKTIR.’’[8]
Aleyküm selam, bu çok net bir şekilde bir korku
imparatorluğunun tasviridir ahali. Hani gurbetçilerin bir Alman patron tasviri
vardır ya hani, işçilerin başında durup ‘’Schnell arbeit!, Schnell arbeit!’’
diye bağıran, aynı onun gibi lan. Tabi, büyük bir fark ile; SİLAH!
Şimdi ise sizleri Lenin’in faşizmin doruk noktalarına
çıktığı satırlarla baş başa bırakıyorum ahali;
‘’Gerçekte herkesin toplumsal üretimi kendisi yönetmeyi
öğreneceği ve gerçekten yöneteceği zaman, herkesin kayıt işlerine ve
asalakların, haramzadelerin, üçkâğıtçıların ve başka kapitalizm gelenekleri
koruyucuların, kayıt ve denetimine kendileri girişeceği zaman, tüm halk
tarafından uygulanan bu kayıt ve denetimden kurtulmak herhalde öyle inanılması
güç ve öylesine ender bir istisna durumunda olacaktır ki BU KAYIT VE DENETİMDEN
KURTULMA ÇABASI HERHALDE ÖYLE ÇABUK VE ÖYLE SERT BİR CEZA GEREKTİRECEKTİR
Kİ(SİLAHLI İŞÇİLER PRATİK BİR YAŞAM ANLAYIŞINA SAHİPTİR, ONLAR DUYGUSAL KÜÇÜK
ENTELEKTÜELLER DEĞİLDİRLER VE KENDİLERİYLE ALAY EDİLMESİNE ASLA İZİN
VERMEYECEKLERDİR.) TÜM İNSAN TOPLUMUNUN YALIN AMA ÖZSEL KURALLARINA UYMA
ZORUNLULUĞU ÇABUCAK BİR ALIŞKANLIK HALİNE GELECEKTİR.’’[9]
Meali; Eğer Hz. Marx ve Hz. Lenin’in tasarladıkları dünyada
yaşamayı kabul etmiyorsanız, yaşama hakkınız yok demektir. Silahlı işçiler
gelip sizi öldürecektir. Bir de ‘’Silahlı işçiler hiç
öyle duygusal da değildir’’ diye aba altında sopa gösteriyor. Ahali bu blogda
yaptığımız en basit faşizm tanımı neydi? ‘’Benden olmayan ölsün’’, e bu
durumda Lenin de faşist değilse kusura bakmayın kimse faşist değildir.
Demek ki neymiş, öyle ‘’Faşizme karşı omuz omuza’’ demeyle
faşizm karşıtı olunmuyormuş. Demek ki neymiş öyle bilip bilmeden, okuyup
araştırmadan, yırtık dondan fırlar gibi militanlık yapmayla olmuyormuş.
Ne olur bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın ya, hele
taraftar hiç olmayın.
Hadi selametle…
---------------------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------------
[1] Lenin, V.İ, Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması,
Sol Yayınları, 1. Baskı, 1969, ISBN 975-7399-14-0
[2] age
[3] Geoffrey Jukes, The Soviet Union in Asia, 1973
[4] Alvin Toffler, Üçüncü Dalga, Altın Kitaplar Yayınevi,
1981
[5] age
[6] ABD Dış İşleri Bakanlığı Arşivleri http://digicoll.library.wisc.edu/cgi-bin/FRUS/FRUS-idx?type=turn&entity=FRUS.FRUS1918v1.p0571&id=FRUS.FRUS1918v1&isize=M&
[7] Lenin, V.İ, Devlet ve Devrim
[8] age
[9] age
George Ginsburgs,William B. Simons, The Soviet Union and
International Cooperation in Legal Matters, 1988
Osborne, M., Region of Revolt; Focus on Southeast Asia,
Pergamon Press Australia, 1970
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder