6 Nisan 2018 Cuma

Rıfkı


Selam ahali Rıfkı’yı hepiniz tanıyorsunuz lan aslında. Birçoğunuz her gün rastlaşıyor hatta.


Rıfkı kırklı yaşlarda, benim ahlaki dezenformasyon olarak tanımladığım ‘’40 yaş kaşarlanmasını’’ da yaşamış, küçük bir burjuva olarak sayılabilecek tüccarlardandı. 30 sene başkalarının emrinde it gibi çalışmış ve son çalıştığı yerden aldığı tazminat ile açabilmişti dükkânını. Bir evi, bir de arabası vardı Rıfkı’nın. Ay sonunu getirmekte de öyle çok zorlanmıyordu. Hem çok daha ağır işlerde de çalışmıştı vakt-i zamanında, haline şükrediyordu.  Her Cuma öğle vakti dükkânını kapatıp Cuma namazlarına giderdi, kendini de dindar biri olarak tanımlardı Rıfkı. Ancak bir gün dahi, inandığı dinin kitabı olan Kur’an’ı okumayı aklından geçirmemişti. Rıfkı gelenek-göreneklere, örf ve adetlere bağlı bir insan, çevresinden de saygı gören muteber bir kişilikti.

Rıfkı’nın şu sıralar en büyük sıkıntısı oğlunu bankadan kredi çekmeye ikna edemiyor oluşuydu. Rıfkı’ya göre faiz tıpkı alışveriş gibi bu dünyanın bir gerçeğiydi hem çevresindeki herkes de kredi çekiyordu. Bunca insana ne olacaktı? Bunca insan… Rıfkı ağzına asla alkol sürmezdi çünkü alkollü içecekler haramdı. Zaten ne çevrede ne de ailede böyle bir alışkanlık vardı. Bir gün Rıfkı, oğlu İbrahim’i karşısına alıp konuşma ihtiyacı hisseder. İbrahim, babasının ‘’Kredi Çekmenin Faziletleri 101’’ konulu konferansını sonuna kadar sabırla dinler, öyle kendi söyleyeceğine sıra gelsin diye de değil ha sahiden dinler. Çünkü öbür türlüsü dinlemek değildir, olsa olsa beklemektir o. Zaten böyle bir heriften İbrahim gibi bir adam nasıl çıkmıştır orası merak konusudur.

İbrahim sözlerine Kur’an ayetleriyle başlar; ‘’O ribayı yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu böyledir, çünkü onlar, "Alış-veriş de riba gibidir." demişlerdir. Oysaki Allah, alış-verişi helal, ribayı haram kılmıştır. … Yeniden ribaya dönene gelince, böyleleri ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada. … Ey iman sahipleri, Allah'tan korkun. Ve eğer inanıyorsanız ribadan geri kalanı bırakın. Eğer böyle yapmazsanız, biliniz ki Allah'a ve Peygamberine savaş açmış olursunuz…’’[1] İbrahim bu noktadan hareketle bankadan kredi çekmektense o bankayı soymayı yeğleyeceğimi söylüyordu. Zira hırsızlık için bile ‘’Allah ve Peygamber’e savaş açmak’’ gibi ağır bir itham yapılmamıştı. Hem hırsızlıkta kredi çekmekte olduğu gibi bir geri ödeme de yoktu, neresinden baksan daha kârlı bir işti. İbrahim hiçbir boşluğa mahal vermek istemiyordu. Faiz kelimesinin orijinalinin riba olduğunu. İnsanların Osmanlı döneminde, bu kavramı yumuşatmak ve kalıbına uydurmak amacıyla, faydayı çağrıştıran feyz kelimesinden türetilen faiz kelimesi ile anmaya başladıklarını da anlatır. İbrahim, kimsenin evlenemediği, ev, araba alamadığı ya da iş yeri için sermayesini arttıramadığı için bir şey kaybetmeyeceğini ancak faizin insanlara çok şey kaybettirdiği ve kaybettireceğini de anlatmıştır. Türkiye’nin dış borç istatistiklerinin bu halde[2] olmasının sebebinin de yine faiz olduğunu da anlatmıştır.





 Anlatmıştır anlatmasına da Rıfkı bunun ne kadarını anlamıştır?


Rıfkı oğluna karşı çıkmamış ancak ortamlarda oğlundan yakınmaya da devam etmiştir. Çünkü Rıfkı hakikati görse dahi asla toplum paradigmasından sıyrılmaya cesaret edemezdi. Gözünün gördüğünü kalbi ile yalanlıyordu. Rıfkı gelenek-göreneklere, örf ve adetlere bağlı bir insan, çevresinden de saygı gören muteber bir kişilikti.

Siz siz olun Rıfkı gibi olmayın.

Hadi selametle...

----------------------------------------------------------

[1] Bakara 275,278 ve 279





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder