Selam ahali, anlamları kaydırılmış bazı kavramlar üzerinde
konuşacağız. “Kelimeler ve Kavramlar” başlıklı yazıyı okumamış olanlar okuyup
öyle gelsin.
Bir insanın fikrini değiştirmenin, onu yeni bir şeye
inandırmanın iki yolu vardır. Birincisi konu üzerine argümanlarınızı, akla
mantığa hitap eden delillerinizi sunmak, karşıdakinin de bunları layığıyla
dinleyip değerlendirmesi sonucunda da ikna olması ve kabul etmesi ikincisi ise
bilinen kelimelere ve kavramlara farklı bazı anlamlar yükleyerek kişiyi
farkında olmadan dönüştürmektir. Bu yöntemlerden ikincisi hem daha kolay olanı
hem de daha çok tercih edilendir. İnsanlar kullandığı sözcüklerin değişen anlamlarını
fark edemeden bir zamanlar çok sevdiği, değer verdiği şeylere sövüp sayarken
öte yandan bir zamanlar nefretle baktığı şeyleri sevip bağrına basmaya başlar.
Gayriahlaki midir? Evet, gayriahlakidir ancak uygulanan şey budur.
İngilizceden hiç değiştirmeden direkt olarak aldığımız “ego”
diye bir kelime var. Anlamı oldukça karıştırılan bu kelime “benlik” demektir.
Her insanda mutlak suretle olması gerekir ve yüksek olanı makbuldür. Bu kelime
en çok, kendini beğenmişliği ifade eden “kibir” ile karıştırılır. Ancak
İngilizce’de kibiri karşılayan bir sözcük zaten vardır; “arrogance”
Yani ego kavramına karşı gelişen düşmanca yaklaşımlar
aslında İngilizcede “ego” ve “arrogance” Türkçede ise “benlik” ve “kibir”
kelimelerinin birbirine karıştırılmasından temel bulmaktadır. Ego kavramına
yani benliğe topyekün savaş açan yaklaşımlar ise çok farklı noktalara kapı
açabilir. Nereye mi? “Ben aslında yoğum”, “varlık tektir” diyen Celaleddin
Rumi’lerin, Yunus Emre’lerin panteizm yoluna ya da nefse zulmedip onu yok etmeye
çalışan tasavvuf ve Hıristiyan çileciliğine! Kur’an’da ise nefis zulmedilmesi
gereken bir şeyden ziyade memnun edilmesi gereken bir şey olarak karşımıza
çıkar.[1] Ancak görüldüğü üzere kelimelerin anlamlarında yapılan ufak bir
oynama bir Müslümanı, yani Kur’an’a inandığını söyleyen bir kişiyi, inandığını
iddia ettiği kitabın tam zıttı yöne itip spiritüalistlerle ve Hıristiyan
asketizmi ile aynı çizgide buluşturabiliyor. Görüyorsunuz ahali kimleeer
kimlerle beraber yan yana geliyor kadere bak.
Ego, ben ve benlik kavramlarını oturttuğumuzu düşünüyor ve
izninizle bir başka galat-ı meşhura geçiyorum; bencillik!
Ahali, bencillik kötü bir şey değildir, nötr bir kavramdır.
Bencillik, iyiye veya kötüye kanalize edilebilir. Meşhur iktisatçı Adam Smith
şöyle der; “Akşam yemeğimizi soframızda bulmamız kasap biracı veya fırıncının
cömertliğinden değil, onların kendi menfaatlerine saygılarından ötürüdür. Biz
de onların insanlığına değil, öz-sevgilerine hitap ederiz. Sermaye ve emek
harcayan her birey ne kamu menfaatini destekleme niyetindedir, ne de ona ne
kadar destek olduğunu bilir. Adeta görünmez bir el vasıtasıyla, kendi menfaati
peşinde koşmakla, toplumun da menfaatine destek olmuş olur.” [2] Yani salt bir
bencilliği iyi veya kötü olarak tanımlayabilmek mümkün değildir. Zihinlerinize
kodlanan “bencillik kötüdür” algısını kırın. Bencilliği iyi veya kötü yapan
şeyler vardır. Mesela bencilliğiniz sizi başarılı bir rakip karşısında “daha
iyisini” yapmaya itiyorsa o iyi bir bencilliktir. Ancak bencilliğiniz sizi aynı
durumda “daha iyisini” yapmak yerine rakibinizi “aşağı çekmeye” yöneltiyorsa o
bencillik artık iyi bir bencillik değil kötü bir bencilliktir. Bu yaptığınız
net orospu çocukluğudur. Para, iyi ve güzel eşyalar, güzel veya yakışıklı bir
eş istemek, kendi çıkarını gözetmek, bunlar kötü şeyler değildir. Önemli olan
bunlar için çalışırken izlediğiniz yöntemdir. Adam Smith’in bahsettiği gibi
kendi öz saygıları yani bencillikleri adına yaptıkları işin en iyisini yapmaya
uğraşan insanlardan oluşan bir toplum düşünün. Bu müthiş bir şey olurdu lan.
Vasatlığı(yazının sonunda buraya bir parantez açacağım unutturmayın), kalitesizliği,
pespayeliği bitirecek yegane doktrin bencillik olabilir aslında hehehe.
Benzer bir durum önyargı kavramı için de geçerlidir. Tıpkı
bencillik gibi salt önyargı da iyi veya kötü bir şey değildir. Önyargı ile ilgili de
yanlış algılarımız var. Önyargı hep düşünülenin aksine kötü değil nötrdür.
Şayet yargı doğruysa önden gelmesinin bir sakıncası yoktur hatta böyle bir
durumda önden gelmesi daha bile iyidir. Önyargıyı, “yargısız infaz” ile
karıştırmamak gerekir. Değerlendirilecek bir şeyi ya da kişiyi direkt yargısız
infaz ediyorsanız bu kötü bir şeydir. Ancak değerlendirilecek şey veya kişi
hakkında önyargılara sahip olmak yargılarınızın ve tespitlerinizin isabet
oranlarınca iyi veya kötü olarak değişebilir. Ancak işin başında da söylediğim
gibi bir kavram olarak önyargı tek başına nötrdür.
Ben anlatacaklarımı anlattığımı düşünüyorum. Bonus olarak
vasatlığa da ufak bir parantez açıp bitiriyorum artık. Vasat kelimesi sanılanın
aksine bir şeyin kötü olduğunu ifade etmek için kullanılmaz. Gerçi şu an
kullanılıyor ama kullanılmaması gerekir. Vasat, ortalama demektir, bir şeyin
“iyi olmadığını” ifade etmek için kullanılır. Vasat, “eh işte”dir.
En başında da söylediğim üzere kelimelerin zaman içinde
uğradıkları ya da uğratıldıkları anlam kaymaları dikkat edilmesi gereken bir
konudur. Kullandığınız ve duyduğunuz kelimelerin anlamlarını iyi öğrenin ki
yarın öbür gün farkında olmadan, aslında hiç onay vermediğiniz şeyleri savunur
hale gelmeyin.
Hadi selametle...
------------------------------------------------------------
1- Kur’an 2/57, 2/87, 3/117, 3/135, 4/29, 4/64, 4/97, 7/23,
7/177 ve daha yüzlerce ayet
2- Adam Smith - Ulusların Zenginliği
miraderim kısa bi dahakine bu kadar kısa tutma, tutarsan çok kof olmuş tepkisinin daha aşağılığını ekle ki durumu amorti edebilelim hadi dağıl şimdi
YanıtlaSilBence kısa tut az laf çok iş
YanıtlaSil