11 Ağustos 2018 Cumartesi

Ego, Bencillik, Kibir, Önyargı

Selam ahali, anlamları kaydırılmış bazı kavramlar üzerinde konuşacağız. “Kelimeler ve Kavramlar” başlıklı yazıyı okumamış olanlar okuyup öyle gelsin.

Bir insanın fikrini değiştirmenin, onu yeni bir şeye inandırmanın iki yolu vardır. Birincisi konu üzerine argümanlarınızı, akla mantığa hitap eden delillerinizi sunmak, karşıdakinin de bunları layığıyla dinleyip değerlendirmesi sonucunda da ikna olması ve kabul etmesi ikincisi ise bilinen kelimelere ve kavramlara farklı bazı anlamlar yükleyerek kişiyi farkında olmadan dönüştürmektir. Bu yöntemlerden ikincisi hem daha kolay olanı hem de daha çok tercih edilendir. İnsanlar kullandığı sözcüklerin değişen anlamlarını fark edemeden bir zamanlar çok sevdiği, değer verdiği şeylere sövüp sayarken öte yandan bir zamanlar nefretle baktığı şeyleri sevip bağrına basmaya başlar. Gayriahlaki midir? Evet, gayriahlakidir ancak uygulanan şey budur.

İngilizceden hiç değiştirmeden direkt olarak aldığımız “ego” diye bir kelime var. Anlamı oldukça karıştırılan bu kelime “benlik” demektir. Her insanda mutlak suretle olması gerekir ve yüksek olanı makbuldür. Bu kelime en çok, kendini beğenmişliği ifade eden “kibir” ile karıştırılır. Ancak İngilizce’de kibiri karşılayan bir sözcük zaten vardır; “arrogance”

Yani ego kavramına karşı gelişen düşmanca yaklaşımlar aslında İngilizcede “ego” ve “arrogance” Türkçede ise “benlik” ve “kibir” kelimelerinin birbirine karıştırılmasından temel bulmaktadır. Ego kavramına yani benliğe topyekün savaş açan yaklaşımlar ise çok farklı noktalara kapı açabilir. Nereye mi? “Ben aslında yoğum”, “varlık tektir” diyen Celaleddin Rumi’lerin, Yunus Emre’lerin panteizm yoluna ya da nefse zulmedip onu yok etmeye çalışan tasavvuf ve Hıristiyan çileciliğine! Kur’an’da ise nefis zulmedilmesi gereken bir şeyden ziyade memnun edilmesi gereken bir şey olarak karşımıza çıkar.[1] Ancak görüldüğü üzere kelimelerin anlamlarında yapılan ufak bir oynama bir Müslümanı, yani Kur’an’a inandığını söyleyen bir kişiyi, inandığını iddia ettiği kitabın tam zıttı yöne itip spiritüalistlerle ve Hıristiyan asketizmi ile aynı çizgide buluşturabiliyor. Görüyorsunuz ahali kimleeer kimlerle beraber yan yana geliyor kadere bak.

Ego, ben ve benlik kavramlarını oturttuğumuzu düşünüyor ve izninizle bir başka galat-ı meşhura geçiyorum; bencillik!

Ahali, bencillik kötü bir şey değildir, nötr bir kavramdır. Bencillik, iyiye veya kötüye kanalize edilebilir. Meşhur iktisatçı Adam Smith şöyle der; “Akşam yemeğimizi soframızda bulmamız kasap biracı veya fırıncının cömertliğinden değil, onların kendi menfaatlerine saygılarından ötürüdür. Biz de onların insanlığına değil, öz-sevgilerine hitap ederiz. Sermaye ve emek harcayan her birey ne kamu menfaatini destekleme niyetindedir, ne de ona ne kadar destek olduğunu bilir. Adeta görünmez bir el vasıtasıyla, kendi menfaati peşinde koşmakla, toplumun da menfaatine destek olmuş olur.” [2] Yani salt bir bencilliği iyi veya kötü olarak tanımlayabilmek mümkün değildir. Zihinlerinize kodlanan “bencillik kötüdür” algısını kırın. Bencilliği iyi veya kötü yapan şeyler vardır. Mesela bencilliğiniz sizi başarılı bir rakip karşısında “daha iyisini” yapmaya itiyorsa o iyi bir bencilliktir. Ancak bencilliğiniz sizi aynı durumda “daha iyisini” yapmak yerine rakibinizi “aşağı çekmeye” yöneltiyorsa o bencillik artık iyi bir bencillik değil kötü bir bencilliktir. Bu yaptığınız net orospu çocukluğudur. Para, iyi ve güzel eşyalar, güzel veya yakışıklı bir eş istemek, kendi çıkarını gözetmek, bunlar kötü şeyler değildir. Önemli olan bunlar için çalışırken izlediğiniz yöntemdir. Adam Smith’in bahsettiği gibi kendi öz saygıları yani bencillikleri adına yaptıkları işin en iyisini yapmaya uğraşan insanlardan oluşan bir toplum düşünün. Bu müthiş bir şey olurdu lan. Vasatlığı(yazının sonunda buraya bir parantez açacağım unutturmayın), kalitesizliği, pespayeliği bitirecek yegane doktrin bencillik olabilir aslında hehehe.

Benzer bir durum önyargı kavramı için de geçerlidir. Tıpkı bencillik gibi salt önyargı da iyi veya kötü bir şey değildir. Önyargı ile ilgili de yanlış algılarımız var. Önyargı hep düşünülenin aksine kötü değil nötrdür. Şayet yargı doğruysa önden gelmesinin bir sakıncası yoktur hatta böyle bir durumda önden gelmesi daha bile iyidir. Önyargıyı, “yargısız infaz” ile karıştırmamak gerekir. Değerlendirilecek bir şeyi ya da kişiyi direkt yargısız infaz ediyorsanız bu kötü bir şeydir. Ancak değerlendirilecek şey veya kişi hakkında önyargılara sahip olmak yargılarınızın ve tespitlerinizin isabet oranlarınca iyi veya kötü olarak değişebilir. Ancak işin başında da söylediğim gibi bir kavram olarak önyargı tek başına nötrdür.

Ben anlatacaklarımı anlattığımı düşünüyorum. Bonus olarak vasatlığa da ufak bir parantez açıp bitiriyorum artık. Vasat kelimesi sanılanın aksine bir şeyin kötü olduğunu ifade etmek için kullanılmaz. Gerçi şu an kullanılıyor ama kullanılmaması gerekir. Vasat, ortalama demektir, bir şeyin “iyi olmadığını” ifade etmek için kullanılır. Vasat, “eh işte”dir.

En başında da söylediğim üzere kelimelerin zaman içinde uğradıkları ya da uğratıldıkları anlam kaymaları dikkat edilmesi gereken bir konudur. Kullandığınız ve duyduğunuz kelimelerin anlamlarını iyi öğrenin ki yarın öbür gün farkında olmadan, aslında hiç onay vermediğiniz şeyleri savunur hale gelmeyin.


Hadi selametle...

------------------------------------------------------------


1- Kur’an 2/57, 2/87, 3/117, 3/135, 4/29, 4/64, 4/97, 7/23, 7/177 ve daha yüzlerce ayet
2- Adam Smith - Ulusların Zenginliği

2 yorum:

  1. miraderim kısa bi dahakine bu kadar kısa tutma, tutarsan çok kof olmuş tepkisinin daha aşağılığını ekle ki durumu amorti edebilelim hadi dağıl şimdi

    YanıtlaSil
  2. Bence kısa tut az laf çok iş

    YanıtlaSil