5 Mayıs 2018 Cumartesi

Dünyayı Semboller Yönetir!


Selam ahali, son yazılarda hafiften bi’ felsefe yaptık ancak herhangi bir eksen kayması yaşamıyoruz. Felsefe benim için yalnızca kavramların daha net anlaşılabilmesi için bir araç olabilir. Ara ara bu tarz şeyler yapacak olsam da merak etmeyin çizgimizi bozmuyoruz. Şimdi bol fotoğraflı, epey cafcaflı dallı budaklı bir yazı okuyacaksın.

‘’Dünyayı kanunlar ve sözler değil, semboller ve işaretler yönetir’’ der Konfüçyüs. Bilenler bilir, ben öyle pek sevmem doğu felsefelerini, mistisizmi falan ancak yiğidin hakkını da teslim etmesini biliriz. Konfüçyüs çok doğru bir tespit yapmıştır bu noktada.

Bugün zafer işareti dendiğinde herkesin kafasında aynı şey canlanır. Şu;



Bu işaretin doğrusu benim verdiğim görseldeki gibi parmakların hafif yatık pozisyonda tutulmasıdır. Öyle PKK’lıların yaptığı gibi değil. Aşağıdaki fotoğraf, İzmir Selçuk’ta bulunan Efes antik kentinden bir kabartmaya ait.



Bu ablamız, duruş pozisyonundan da çıkarabileceğiniz üzere, Yunan mitolojisinde zafer tanrıçasıdır ve adı Nike’dir. Yunan’ın zafer tanrıçası hem ismiyle hem de duruş pozisyonu itibariyle malum spor malzemeleri firmasına ilham kaynağı olmuştur. Karşınızda Nike;

 


Nike, bu ‘’zafer’’ muhabbetini epey sevmiş olacak ki yalnızca isminde ve logosunda yer vermekle yetinmemiştir. Bunlar Nike’ın victory isimli forma kalıplarıdır.


Bu kalıplar ile birçok futbol takımına formalar ürettiler. Mesela Meksika milli takımının 2006 Dünya Kupası forması;



Manchester United 2009;


Bizim Trabzonspor’a da bu formalardan yaptılar. Hatta Burcu Esmersoy’a da giydirdiler hehehehe

 



Bunlar ise 2015-2016 sezonu için modernize edilen victory kalıpları;




Görüldüğü üzere Nike victory sevdasından vazgeçmek niyetinde değildir. Ne diyelim Allah mesut etsin.

Hala var mı bilmiyorum ama eskiden gazetelerde ‘’sarı sayfalar’’ diye bir bölüm vardı. İş ilanları, satılık, kiralık mal mülk ilanları komple burada yer alırdı. Hatta öyle ki insanların zihninde ilan kelimesi ile sarı renk bağdaşmaya başladı. Bugün ise bu ilan işlerinin en yoğun döndüğü platform olan sahibinden.com’un sarı rengi kullanması tesadüf değildir. Nike’ın da sahibinden.com’un da yaptığı başarılı birer toplum hafızasına hitap yöntemidir. Tabi Nike’ın durumunda eski Mısır’dan antik Yunan’a oradan Roma’ya, Roma’dan da günümüz Avrupa medeniyetine doğru yaşanan kültür aktarımının da etkisi vardır. Ancak bu durum hiçbir şeyi değiştirmez. Bunlar gayet başarılı toplumsal hafızaya hitap yöntemleridir. Şimdi gelelim Konfüçyüs’ün söylediği ‘’dünyayı yöneten’’ sembollere.

Antik Mısır’dan başlatıp günümüz Avrupa’sında bitirdiğim(ki oradan da Amerika’ya devam etmiştir) kültür aktarımının en güçlü gözlendiği yer hiç şüphesiz Avrupa Birliği’dir. 1957’de Roma Anlaşması ile resmen kurulmuş olan[1] AB(eski adı ile AET) için sık sık ‘’yeni Roma İmparatorluğu’’ ifadeleri kullanılır. Google’a ‘’European Union’’ ve ‘’Roman Empire’’ kelimelerini beraber yazıp aratın karşınıza farklı farklı tarihlere ait yığınla şey çıkacaktır. Hıristiyanlar –özellikle de Evanjelikler- İncil’de yer alan ‘’Gördüğün canavar bir zamanlar vardı, ama şimdi yok. Biraz sonra dipsiz derinliklerden çıkacak ve yıkıma gidecek. Yeryüzünde yaşayan ve dünya kurulalı beri adları yaşam kitabına yazılmamış olanlar canavarı görünce şaşacaklar. Çünkü o bir zamanlar vardı, şimdi yok, ama yine gelecek’’[2] ifadelerini Roma’nın geri döneceğine yormaktadır.


AB birçok farklı yerde kullandığı sembollerle bu meseleye atıflar yapmıştır. 2 Euro’nun üzerinde boğanın üzerinde oturmuş bir kadın tasvir edilir;



Bu sembol de yine İncil kaynaklıdır. ‘’Ve beni Ruhta çöle götürdü; ve yedi başı ve on boynuzu olan küfür isimlerile dolu kırmızı canavarın üzerine binmiş bir kadın gördüm.’’[3] Bu tasvir ‘’Babil’deki fahişe kadın(Whore of Babylon)’’ olarak isimlendirilmiştir. Yani şu;



Bu tasvir yalnızca paranın üzerinde değil daha başka birçok yerde daha karşımıza çıkmaktadır, bakınız;





Babil kulesinin temsili tasviri şu şekilde yapılmaktadır;



Aha bu da Fransa’nın Strasbourg kentinde yer alan Avrupa Birliği Parlamento binası;



Hıristiyan Avrupa neden tüm kutsal metinlerde lanetle anılan Babil’in ezoterik sembollerini kullanmış ve yeni bir Babil Kulesi inşa etmiştir? Bunun yalnızca tek kelimelik bir cevabı vardır ahali; Evanjelizm! ‘’AmerikanEmperyalizminde Terörün Retoriği; Manifest Destiny!’’ başlıklı yazıda bu meseleyi epey bir ayrıntısı ile anlatmıştım, tekrar oralarda top çevirmek istemiyorum ancak özet olarak Evanjelizm’in Tanrı’ya kafa tutmak üzere bir doktrini olduğunu ve bekledikleri İsa Mesih’in gelişi için dünyadaki kötülükleri desteklediklerini hatırlatmış olayım. Yani demem odur ki Fransa’nın orta yerine Babil kulesi dikmekle Nike’ın victory desenli forma yapması aynı şeyler değildir. İşte ben bu noktada art niyet ararım. Zaten Konfüçyüs de dünyayı semboller yönetir derken böyle olayları kast etmektedir.

Şu fotoğrafa bir bakınız. Yıl 2004 yer Roma, Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin AB üyelik süreci çerçevesinde AB anayasasını imzalıyor.


Ancak siz eğer tarih bilmezseniz, sembolizmin günümüz dünyasındaki önemini bilmezseniz, size Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak tarihin en büyük Türk ve Müslüman düşmanlarından biri olan Papa III. Innocent’in heykeli önünde imza attırırlar. Gerçi ben bilmediklerini de zannetmiyorum ya neyse. Ben öyle pek de milliyetçi bir insan değilimdir, tarih tarihte kalmalı der ve tarihten yeni yeni husumetler çıkarılmasını yanlış bulurum ancak bu olay çok bariz, o kadar da değil ya.  Hani şu fotoğraf hakikaten rezillik, ayin sahnesi gibi ortam. Bizimkiler anlaşma imzaladıklarını zannededursun Avrupalılar orada bir ritüeli yerine getirdi ve resmen bizimkileri t*ş*k oğlanına çevirdiler. Hani diplomatik bir toplantıda biri gelip yanağınızdan makas alsa nasıl aşağılanmış olursunuz bir düşünün hah işte bu olay ondan bile daha büyük bir aşağılanmadır.

1538’de Babaros Hayrettin Paşa komutasındaki donanma Preveze’de, Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasına ağır bir yenilgi yaşatmıştı. 2011’de ise Kaddafi’nin Libya’sına NATO müdahalesi gündeme gelmiş ve hatta dönemin Fransa içişleri bakanı Claude Gueant bu müdahale için ‘’Haçlı Seferi’’ demişti açık açık. [4] Türkiye’nin de iki gemi ile katıldığı bu ‘’Haçlı Seferi’’ Andrea Doria isimli bir gemi tarafından komuta edilmişti. Gerçi artık buna da sembolizm denir mi orasından emin olamıyorum zira kör göze parmak sokarcasına alenen yapılmış bir eylem bu.   

Roma’da imzalanan AB anayasasını anlatırken, ‘’Gerçi ben bilmediklerini de zannetmiyorum ya neyse’’ diye bir ifade kullanmıştım. ‘’Neyse’’ değil, bakın şimdi bunların sembolizmi gayet de iyi bildiklerine ve hatta uyguladıklarına dair bir şey anlatacağım. Kadıköy’deki GATA’yı bilmeyen yoktur. Askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığı’na bağlanmasının ardından oranın yeni hali şu olmuştur;


Bu öyle rastgele verilmiş bir padişah ismi değildir. Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle sonuçlanan 31 Mart olayında yer alan subayların büyük çoğunluğu tıbbiyelidir. Türkiye’deki siyasal İslam’ın askere karşı olan hoşnutsuzluğunun temelleri de bence bu olaydır. Velhasıl kelam bu isim değişikliği ile sembolik anlamda 31 Mart olayının rövanşı alınmıştır. Peki, şimdi sizlere sorarım böyle bir şeyi düşünüp başarıyla uygulayanların, Papa III. Innocent’in heykeli önünde imza atmasını nereye koyacağız? Cehalet mi diyeceğiz? Biraz fazla iyi niyetli bir yaklaşım sanki…

Çok da uzun bir yazı yazma niyetinde olmadığım için örnekleri bu kadarla sınırlıyorum. En nihayetinde Konfüçyüs’ün de dediği gibi dünyayı harbiden de semboller yönetir. Çünkü sermaye de politik güç de bugün Siyonizm ve Evanjelizm gibi iki ruh hastası ideolojinin elindedir. Sembollerin yönettiği bu dünyada da ezoterizmi, sembolizmi ve en önemlisi de tarihi bilmemenin affı yok ahali. Temel seviyede dahi olsa bu konularda bilgi sahibi olmak gerekir. Öğrenin olum bunlar okuması keyifli konular.

Artık klasikleşen nutuklarımızı da çektikten sonra biraz da, daha sonraki yazılar hakkında üç beş kelam etmek istiyorum. Planlarım arasında Mayıs ayı içerisinde, Türkiye ile ABD arasında imzalanmış olan ikili anlaşmaları konu edeceğim bir yazı yayınlamak var. Bir de inşallah seçimlerden evvel yayınlarım dediğim bir yazı var ki onun konusu sürpriz olsun, vereceğiniz oyu dahi etkileyebilir. Tekrar söylüyorum inşallah seçimlerden önce bitirebilirim.

Hadi selametle…

--------------------------------------

[2] Vahiy 17:8
[3] Vahiy 17:4



3 yorum: