31 Mayıs 2014 Cumartesi

Çalış, İtaat Et, Tüket Nereye Kadar?

Selam ahali. Önceleri forumda yazardım bilenler bilir zaten ancak artık bir blog açmayı uygun gördüm. 

Forumdaki yazıları da seri bir şekilde buraya taşıyacağım. Bu yazı ise hem blogun başlangıcı hem de anlatacağım konular için bir lejant minvalinde olacak.

Çevrenize dikkat edin. İnsanlar bir şeyler elde etmek için uğraşıyor plazalarda ofislerde kimileri şantiyelerde madenlerde...

Ne alıyorlar bunun karşılığında?

Para...

Nedir bu para ne için kullanırız bunu?

İhtiyaçlarımızı karşılamak için. 

Ezberden gidiyoruz. Herkes takılmadan kolayca cevap verebiliyor bu sorulara.

İçinde bulunduğumuz toplumda insanların aylık ortalama geliri 2000-3000 TL arasında gider gelir. İhtiyaçlarımızı karşılamak için alıyorduk değil mi parayı? İnsanın ilk ihtiyacı nedir? Barınmadır, oturacağı başını sokacağı evidir. Peki şimdi bir soru soracağım. Kaçınız SADECE maaşıyla bir ev alabilir?(Bu ev örneği uç bir örnek ama olayın vehameti açısından anlatmam gerekiyor)Mantıklı olan şey bir insanın oturacağı evin parasını karşılayabilmesi değil midir? Neden alamıyor neden ev fiyatları ile maaşlar arasında bu denli bir uçurum var ahali? Herkese 1 trilyon maaş verilsin demiyorum yuh  abartmayın ama ölene kadar da ödememem lazım lan o evin parasını.

Peki herkesin bir evi var Allaha şükür. Nasıl aldık lan bu evi?

Eeee, bankadan kredi çektik.

Al işte geldik mi bankalara?

Banka nedir Allah aşkına? Tefeciliğin, iktisad müfredatındaki haksız kazanç kavramının kitaba uydurulmuş halidir açık ve net. Ben sana istediğin miktar parayı veririm ancak faiziyle geri alırım ödeyemezsen(ki o zaman sıçtın zaten) donuna kadar alırım. 3000 TL verdiğin o 3D LED TV'ni 100 TL'ye sayar haczederim. Gıkını bile çıkaramazsın.

Yanlış giden bir şeyler var hocam.

Ekonomiden biraz sıyrılıp sosyal yaşama gelelim. Açıkçası şu anki toplumdan tiksiniyorum, pencereden kafamı dışarı uzattığımda belli markalar ve akımlar etrafında dönüp duran, para, güç, statü gibi ölebilen tanrılara biat eden şuursuz sürüler görüyorum. Herkeste bir, toplum tarafından kabul görme uğruna aslında olmadığı gibi görünme çabası, sizi bu hale kim getirdi olum? Ne ayaksınız? Hiç düşünmüyor musunuz lan?

Yanlış giden bir şeyler var hocam.

İşte tüm bunlar birileri tarafından planlı olarak yapılıyor. İnsanların hızla tek tipleştirilmesi, insanların ve devletlerin sürekli borçlandırılması, dinlere, geleneklere, farklı yaşam biçimlerine yapılan saldırılar, yapay hastalıklar, salgınlar ve bitmek bilmeyen savaşlar gibi bilimum hinlik ‘’tek bir dünya devleti’’ emeli uğruna yapılıyor.

Peki biz tüm bunlara karşı ne yapabiliriz?

Öncelikle; sığır olmayacaksın, okuyacaksın, araştıracaksın ve belki de en önemlisi her bulduğun kaynağa atlamayacaksın.

Sonrasında ise;

Popüler kültüre teslim olmayacağız. Çoğunluğa değil doğruya itimat edeceğiz. Her uzatılan salatalığa elinizde tuzlukla koşmayın. Her birlik olalım diyeni de köyün delisi ilan etmeyin.

Moda diye dayatılanları da sallamayacaksın. Mesela şu şapkayı takma yahu. Obey diyor neye itaat ediyorsun lan?


Mesela kuru kafalı kıyafet giyme. Kuru kafa da nedir? Bones and Skulls örgütü(onu da anlatacağım başka bir yazıda)nü aklama ve sembollerini hayata monte etme çabaları işte.

Yani arkadaşlar, canlar, ciğerler anlatmak istediğim şey çevrenizde ne varsa sorgulayın doğrusunu bulun onu yapın. Düşmanınızı tanıyın ciddiye alın. Ayrıca unutmayın ki onlar bizden hala korkuyorlar. İster illüminati de ister küresel sermaye de ister Siyonizm de istersen Lahmacun de anasını satayım isimlere takılmayın hepsi aynı kapıya çıkıyor. İşte bu çarkı döndürenler insanların umursamazlığı yüzünden bu haltları korkmadan çekinmeden yiyebiliyor. Ancak hala güçlü olan taraf biziz. Bu blogda da en çok bu konular üzerine yazılar bulacaksın evladım. Şimdilik bu kadar. 



Hadi selametle