11 Şubat 2019 Pazartesi

Anti-Emperyalizm Tekeli

Selam ahali, piyasa ideolojilerinin paket programcı bir mantıkla işlediğini burada defalarca anlattım. Bu aralar galat-ı meşhurlara kafayı fena halde takmış olduğumu son yazıların konularından da anlayabildiğinizi düşünüyorum. Bu sefer ise kendini “anti-emperyalist” olarak tanımlayan cephenin tutarsızlıklarından bahsedeceğiz. Gittiği yere kadar bütün yanlışları düzelteceğiz.


‪Evet, insanımız çoğunlukla, bir şeyin eğrisini doğrusunu araştırarak gerçeği bulma konusunda kendisini pek yormaz. Bu yüzden paket programcı ideolojilerin müşterisi çoktur bu memlekette. Çoğu insan, bir kişiyi, akımı ya da grubu kendine otorite edinip tüm konularda onun buyruklarına koşulsuz şartsız bağlılık gösterir, hayatı o bakış açısıyla algılar. Bu oldukça dingilce bir tavırdır ahali. Anti-emperyalizm kavramı da bu deli saçması konjonktür içerisinde bir anlam erozyonuna maruz kalmaktadır. Aslında erozyon doğru bir kelime mi ondan pek de emin değilim zira anti-emperyalizme yamanan bazı özelliklerin olduğunu ifade etmeye çalışıyorum. Anti-emperyalizmi karşılamayan ama onunla aynı pakette yer alan ek özellikler...


Ulusların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme hakkı oldukça önemlidir ahali. Bugün “tam bağımsızlık” olarak adlandırılan şey budur. Bağımsızlığın yarımı çeyreği olmaz. Şayet ki bir topluluk herhangi bir konuda dahi olsa kendi kararlarını alamıyor “birilerine” bağımlı kalıyorsa orada bağımsızlıktan söz etmek mümkün değildir. Şayet anti-emperyalizm iddianız var ise, ister ABD, ister Rusya olsun her türlü dış mihrakın egemenliğine karşı durmanız gerekir. Anti-emperyalizm, ‘’uluslar kendi kaderlerini kendileri tayin etmelidir’’ demektir. Ancak günümüzün at ağızlı sosyalistleri kendi içlerinde büyük bir kavram karmaşası yaşamaktadır ahali. Anti-emperyalizmle Rusçuluğu, Sosyalizmi, Komünizmi bir gören oldukça sakat bir algı toplum üzerinde paradigmalaşmıştır. Anti-emperyalizmi, sosyalizm ile bir gören bu güruh kuvvetle muhtemel ‘’Sosyalist emperyalizm’’ kavramından bihaberdir. Bunun sebebi ise tarih bilmemek, konuyla ilgili doğru düzgün araştırma yapmaksızın her uzatılan hıyara elinde tuzlukla koşmak ve militan gibi boyuna Lenin, Marx okuyup ahkam kesmeye kalkamk olarak saptanabilir. Zira Lenin’in de emperyalizm ile ilgili görüşleri bu yöndedir. Şöyle der Lenin; ‘’Kapitalistlerin, diğer ulusları ezmesi, sömürmesi bir tercih sonucu değildir, onlar bunu yapmaya mecburdurlar.’’ [1] Lenin bu satırların devamında Marx’tan ‘’kapitalist ekonomilerde karın zamanla azalmasının önüne geçilemez’’ alıntısını yapıp Sosyalizmin yapısında onu sömürgeciliğe iten bir şeyin olmadığı[2] sonucuna varır. Ancak Lenin’in vardığı sonuç bile aslında bir iddiadır. Hatta çürütülmeye oldukça müsait bir iddia ve nitekim Üçüncü Dalga isimli kitabında Alvin Toffler da ortaya attığı ‘’Sosyalist Emperyalizm’’ kavramıyla Lenin’i çok güzel tokatlamıştır. Mutlaka okuyun diyebileceğim Alvin Toffler’ın ismi geçen kitabının Türkiye’de şu an için baskısı yok, gerçi yıllardır yok da orası ayrı bir mesele. Böyle faydalı kitaplar pek rağbet görmez güzel ülkemde. Bende de kitabın 1981 yılına ait bir baskısı var, zaten kitabı da görseniz iyice pörsümüş ayakta zor durur bir vaziyette.


Neyse sonuç olarak bu kitabı şu an için edinme imkânınız yok. Bu yüzden geçen sene yazmış olduğum ‘’Komünizm Mitleri’’ başlıklı yazıda Alvin Toffler’ın, SSCB’nin Gine, Malezya, Finlandiya gibi ülkeleri Sosyalizm adına sömürüşünü anlattığı kısımları aktarmıştım oradan takip edersiniz. Bu arada kendime not; bi’ ara bir okunacak kitaplar listesi hazırlayayım buraya.


Velhasıl kelam devrim bilekliği takıp orak-çekiç baskılı t-shirtünü de Che Guavera şapkasıyla ‘’kombinleyen’’ romantik solcular için üzücü bir haberim var. Sosyalist veya Komünist olmak sizi emperyal uygulamalardan geri tutmuyor malesef. Anti-emperyalizm bunlara bağlı bir kavram olmadığı gibi zaman zaman tam karşısında da yer alabilir.  Evet, ezberinizin hayli bozulduğunun farkındayım ancak gerçek budur yüzleşin.


Güncel bir mesele olan Venezuela da bu konuya iyi bir şekilde örneklik teşkil edebilir aslında. Zira şöyle ki, orada da başını ABD’nin çektiği bloğun desteklediği Juan Guaido ve başını Rusya’nın çektiği bloğun desteklediği Maduro olmak üzere iki devlet başkanı var. Bir tarafta dünya petrol rezervlerinin çok büyük bir kısmını elinde bulunduran[3], ya da bulundurmaya çalışan, Venezuela diğer tarafta ise iki farklı koldan gelen emperyalizm…




Bu grafiği doğrudan OPEC’den aldım. Grafiği şöyle bir analiz edelim istiyorum, en çok petrol rezervine sahip ülkelerden;

  • ·         Venezuela; Emperyalizmin en yeni hedefi konumunda, hiper-enflasyon hâkim, ekonomi bitik özetle millet aç aç!
  • ·         Suudi Arabistan; Amerikan Emperyalizminin ileri karakolu durumunda, ruhunu ABD emperyalizmine satmış ulusal onur ve haysiyet bilincinin olmadığı, ABD;’nin fahişesi değil geyşası olmuş etkisiz eleman hükmünde
  • ·         İran; ABD emperyalizminin kurduğu sistemin yeminli düşmanı, İkinci Dünya Savaşı döneminde Nazi Almanya’sına, Soğuk Savaşta ise SSCB’ye ait olan ‘’şeytan’’ unvanının yeni sahibi, Emperyalizmin nefesini her daim ensesinde hisseden ambargolarla mücadele eden bir ülke
  • ·         Irak ve Kuveyt; ABD emperyalizmi eliyle Saddam Hüseyin isimli bir diktatör yaratıldı ve Irak’ın başına geçirildi. Saddam’ın Kuveyt’e saldırmasına yine ABD tarafından göz yumuldu ancak aynı ABD, Saddam Kuveyt’e saldırınca da bunu ve hiçbir zaman var olmamış kimyasal silahları bahane etmiş ve 20.03.2003’de Irak’ı işgal etmişti. Irak ve Kuveyt savaş yoluyla ‘’halledilmiş’’ demokrasi gelmiş, petrol ve refah bir daha geri gelmemek üzere gitmişti. Ha unutmadan hakkını verelim ABD ‘’burada kimyasal silah yokmuş CIA bizi yanlış yönlendirdi’’ diyerek Irak’tan özür de dilemişti. [5]
  • ·         Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar; Tıpkı Suudi Arabistan gibi ruhunu satılığa çıkarmış, ulus bilincini inşa edememiş ve hiçbir zaman bağımsızlık gibi bir davaları olmamış ülkeler
  • ·         Libya; Muammer Kaddafi’nin, dönemin Fransa içişleri bakanı Claude Gueant tarafından ‘’Haçlı Seferi’’ olarak tanımlanan ve Türkiye’nin de katılmış olduğu, 2011 yılında gerçekleşen NATO müdahalesiyle[4] indirilmesiyle ‘’halledilmiş’’ emperyalizmin arzuladığı zemin hazırlanmış ve Libya halkı da refahına bir daha geri gelmemek üzere veda etmiştir.
  • ·         Nijerya; ABD’li politikacı Zbigniew Brzezinski tarafından oluşturulan İslami terör gruplarından[6] Boko Haram’ın terör estirdiği, halkın refahtan fersah fersah uzak olduğu bir başka talihsiz ülke konumundadır.


Evet ahali, gerçekler ortadadır. İkinci Dünya Savaşıyla ABD’nin İngiltere’den ‘’dünya jandarmalığını’’ törenle devralmasından önce İngiltere, coğrafi keşifler esnasından İspanya ve Portekiz, keşifler sonrasından Hollanda ve Fransa, soğuk savaş döneminde SSCB, iki dünya savaşı sonunda gerçekleşen devir teslim sonrasında ABD, elinde kaynağı olan ulusları çatır çatır sömürmüştür. Şu tabloda dünyada yalnızca 22 ülkenin Britanya tarafından sömürülemediğini göstermektedir[7];




Benimsenen politikanın, kapitalizm, liberalizm, komünizm veya sosyalizm olması emperyalizmi önleyici bir faktör değildir. Anti-emperyalizm kavramını sosyalizm tekelinde tutmaya çalışan at ağızlı ve sürekli cahilce retorik kasmaya çalışan militan sosyalistler bu yazıda ortaya koyduğum verileri dürüp üzerine oturabilirler. Sizlerden ricam, lütfen anti-Amerikancı retorik kasıp Amerikan emperyalizmine karşı militanca çığırtkanlık yaparken sosyalist veya daha başka maskeli emperyalizmlerin önünde domalanlardan olmayın. Sizlerden bir ricam daha var aslında,


Lütfen…


Lütfen okuyun ya.


Hadi selametle


------------------------------------------------------

[1] Lenin, V.İ, Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, Sol Yayınları, 1. Baskı, 1969, ISBN 975-7399-14-0

[2] age
[3] OPEC Share of World Crude Oil Reserves, https://www.opec.org/opec_web/en/data_graphs/330.htm