30 Ekim 2016 Pazar

Teknolojik İstihbarat; Facebook NSA ve ECHELON

Selam ahali,

İstihbaratçılığın belli raconları vardır. Günümüzde istihbaratçılığı ikiye ayırabiliriz. Birincisi; eski usul, insanla yapılan istihbaratçılık yani bildiğiniz ajanlık ve sızma faaliyetleri, ikincisi ise modern istihbaratçılık olarak tarif edebileceğim teknoloji kullanılarak yapılan istihbarati faaliyetler olacaktır.  Nedir bunlar? İşte ortam dinlemesi, hacking ve uydulardan görüntü elde etmek gibi eylemler.

Bizim bu yazıdaki konumuz ise ikinci grup faaliyetlere dahil olabilecek ECHELON olacak.  

Ama önce NSA;

NSA yani Ulusal Güvenlik Müsteşarlığı 4 Kasım 1952’de dönemin ABD başkanı Truman’ın emriyle kurulmuştur[1] ABD’de şu an CIA’den bile daha fazla istihbarat toplayan bu teşkilatın uzmanlık alanı ise kriptolojidir. Yani e-postaları ve telefonları diniyorlar. Ayrıca ABD’nin iletişim ağlarını diğer istihbarat teşkilatlarından korumak da yine NSA’nın görevidir. NSA ile ilgili daha fazla ansiklopedik bilgi vermek de gereksiz olacaktır zira artık az çok konuya vakıf oldunuz.

John Perkins’in ‘’Bir Ekonomik Tetikçi’nin İtirafları’’ serisini okudunuz mu?

4 kitaptan oluşan bu seride NSA’nın başta ekonomik manipülasyonlar olmak üzere başka hangi alanlarda faaliyet gösterdiği birinci ağızdan anlatılmakta. Ayrıca çok da akıcıdır. Merakı olan arkadaşlara tavsiyemdir, okuyun.

Şimdi dümeni yavaştan ECHELON’a kırabiliriz;

ECHELON, NSA liderliğinde ortaya çıkmış bir uluslarası çok kapsamlı gizli servis sistemidir. ‘’Bu nasıl tanım anasını satayım?’’ dediğinizi duyar gibiyim ancak ECHELON öyle elma, armut gibi tek cümlede belirli bir tanıma oturtulabilecek bir kavram değil. Zaten bu yüzden tek başına bir yazının konusu olabiliyor.

ECHELON, 1948 yılında UKUSA isimli bir anlaşmayla Birleşik Devletler(NSA), İngiltere(GCHQ), Kanada(CSE), Avustralya(DSD) ve Yeni Zelanda(GCSB) ittifakıyla kuruldu.[2] Bu 5 ülkenin ortak özelliği İngilizce konuşuyor olmalarıdır. Zaten bu sebeple ortaklığa gidilmiştir. Bir not olarak şunu da belirteyim ülkelerin yanlarında parantez içinde verdiğim kısaltmaları mevcut ülkelerin NSA’sı gibi düşünebilirsiniz. Hepsini tek tek açıklayıp yazıyı manasız yere uzatmak istemiyorum.

Bu anlaşmada NSA öncelikli taraf, diğer 4 ülke ikinci taraf ve bu projeye daha sonradan dahil olan; Almanya, Japonya, Norveç, Güney Kore ve Türkiye ise üçüncü taraf olarak yer almaktadır. ECHELON sistemi bilgisayarların konuşmalardaki, yazışmalardaki daha önceden tanımlanmış anahtar kelimeleri yakalaması ve bu noktadan itibaren bunları kayıt altına alması prensibiyle çalışıyor.[3]

Bilmem hatırlar mısınız Kurtlar Vadisi dizisinin bitmesine yakın final bölümlerinde bir ara Polat’ı paketleyip kaçırmış ve Suriye’ye göndermişlerdi hani her, yakınlarıyla iletişim kurmaya çalıştığında pat diye sinyali kesiyorlardı. Gerçi iş orada baya abartılmıştı her ‘’Polat’’ dendiğinde sinyal kesiliyordu. Bu ülkede binlerce Polat adlı kişi ve işletme var kardeşim, ulan onu da geçtim Ankara’da Polatlı diye ilçe var. Heh işte orada biraz abartılı da olsa bir ECHELON tasviri yapmıştı artık senaristler mi desem işte o işlere kim bakıyorsa.

Zira o dönem yani 2000’lerin ilk yarısı dünya Soğuk Savaş sonrası artık bittiğini, tarihe karıştığını zannettiği bu telekulak ve ECHELON skandallarıyla çalkalanıyordu.

Hatta Avrupa Birliği Parlamentosu da konuyla ilgili bir rapor yayınlamıştı. Raportör İngiliz fizikçi-gazeteci Duncan Campbell’a göre ABD önderliğinde bir grup ülke ECHELON isimli casus uydular sistemi aracılığıyla yıllardır Avrupa’daki telefon, faks ve e-mail iletişimlerinin %90’ını dinliyor, denetliyor ve kontrol altında tutuyordu.[4] ECHELON projeye ortak 5 ülkenin oluşturduğu ‘’Dictionary’’ isimli anahtar kelimeleri barındıran bir veri elde edildiğinde o konuşmayı, yazışmayı ya da artık o iletişim nasıl sağlanıyorsa bunu anında istihbarat bilgisayarlarına düşürüyor.[5]

Peki, ECHELON’un sembolü ne ola ki? Hiç de yabancı olmadığınız bir şey; ‘’all seeing eye’. Gerçi gelen tepkiler üzerine 2002’de kaldırdılar bu logoyu ancak niyetlerinin ne olduğunu biz zaten biliyoruz ve basit imaj çalışmalarıyla da bunu bertaraf edemezler.

Bir de gelen tepkiler demişken size ‘’Jam Echelon Day’’ isimli bir şeyden bahsetmek istiyorum.
İlk kez 1999’da organize olmuş sivil bir eylemdir. Mantığı ise ECHELON’un filtresine yakalanacağı bilinen içerikli bol miktarda mail gönderip alarak sistemi çok kısa bir süreliğine de olsa kilitlemek üzerinedir. Hehehe ellerinize sağlık beyler.  http://uid0.sk/echelon/mail_en.php şöyle de bir siteleri varmış vakti zamanında. Mailleri bu site üzerinden gönderiyorlarmış ancak şu anda bu siteyi uçurmuşlar. İletiler Echelon’un kurulduğu gün olan 21 Ekim günü postalanmak üzere saklanabiliyor veya hemen gönderilebiliyordu. Ne diyelim güzel bir sistem yapmışlar da devamı gelmemiş herhalde.

Neyse işin magazin kısmını bir yana bırakıp tekrar sistemin nasıl çalıştığına geri dönelim;

ECHELON veri toplamak için birçok farklı yöntem kullanır. Gelişmiş anten sistemleriyle uydu haberleşmelerini dinlemek, dünya üzerindeki telefon hatlarını dinlemek, internet bağlantılarını gözetlemek ve kıtalararası iletişim hatlarını dinlemek gibi sağlam altyapı, uzmanlık ve kansızlık gerektirecek metodları vardır. Hatta ABD'nin okyanus tabanındaki kıtalar arası telefon hatlarını kontrol altında tutabilmek için bu kablolara dinleme cihazları yerleştirdiği bilinmektedir, bu cihazlardan biri 1982'de kabloların bakımını yapan bir Fransız sualtı ekibi tarafından bulunmuştur. Velhasıl kelam ECHELON tarafından düzenli olarak elde edilen bu veriler daha evvel bahsetmiş olduğum Dictionary filtresinden geçer ve ayıklanan veriler ise uzmanlarca tasnif edilir ve tehlikeli görülenler ise takibe alınır.  Echelon'un, uydu haberleşmelerini dinleyen gelişmiş anten sistemleri, ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya, İtalya, Türkiye, Pakistan, Kenya topraklarında ve adları açıklanmayan bazı diğer ‘’müttefik ülkeler’’de faaliyet halinde. Bunlardan birinin de Kıbrıs Rum Kesimi’nde olduğu iddia ediliyor, ki bana mantıklı gelen de bir iddiadır zira Kıbrıs adası tarihin her döneminde stratejik açıdan önemli olagelmiştir ayrıca adada ABD üslerinin varlığından da haberdarız. Tüm bunları üst üste koyduğumuzda; evet, mantıklı bu sistemlerden biri de Kıbrıs’ta yerleşik vaziyette olabilir.

Gelelim Türkiye’ye;

Türkiye’deki üs Karamürsel’deydi. Geçmiş zaman eki kullanıyorum çünkü bu üs soğuk savaş esansında etkili bir biçimde kullanıldıktan sonra cihazların eskimesi ve miadını doldurması sebebiyle terkedildi ve şu an o arazide bir okul bulunuyor. Cihazlar ise ‘’hadi yine iyisiniz heh heh heh’’ diyerek MİT’e verilmiş.

İşte tam da bu noktada olayı çok farklı bir boyuta taşıyacağım ahali;  ARKA KAPI!

Arka kapı denen şey yazılımlarda sadece yazılımı üretenlerin girebileceği bir açık kapı bırakılması olayıdır. Amerikalılar buna Chipper Chip der. Peki, bu arka kapı ne işe yarar? Şöyle ki bu arka kapılar vasıtasıyla arka kapı barındıran yazılım kullanılarak yapılan her işlemden haberdar olabilirsiniz ayrıca bu yazılımın kurulu olduğu sistemdeki tüm bilgileri kullanıcı farkında olmadan elde edebilirsiniz. Şimdi bu durumda Amerikalıların MİT’e vermiş olduğu cihazlarda böyle bir portun bulunduğunu iddia etsem çok mu tutarsız davranmış olurum hem de Microsoft’un bile bunu yaptığı iddia edilen bir ortamda!  Benim bu yaptığım sadece basit bir akıl yürütme ve mantıksal çıkarımdı ancak dünyanın kabul gören gerçekleri ise çok farklıdır. ABD ECHELON’un varlığıyla ilgili tüm iddiaları reddetmektedir.(Çıkar onu aklından öyle bir şey yok) ancak 23 Mayıs 1999'da Avustralya, Canberra'daki Savunma Sinyalleri Müdürlüğü (DSD) başkanı Martin Brady'nin yaptığı açıklama ile ECHELON’un varlığını resmi olarak kabul etmesi bu çabayı boşa çıkarmıştır. Hatta daha da öncesinde Rusya'ya göç eden iki NSA görevlisi, Bernon Mitchell ve William Martin, 6 Eylül 1960'da Moskova'da bir basın toplantısında NSA'nın 2000 dinleme istasyonuyla, bunların kurulu oldukları ülkeler de dahil olmak üzere en az 40 ülkenin gizli haberleşmesini dinlediğini açıklamışlardı ancak Brady’nin olayı resmi olarak kabul etmesi çok daha büyük bir gelişmedir. Bu şeffaflık modasının öyle bir boku çıkarıldı ki NSA’nın kendi sitesinde açıkça sinyal istihbaratı yapıldığı ve bu verilerin hangi amaçlarla kullanıldığı inciğine cinciğine kadar tüm ayrıntılarıyla açıklanıyor.

Yuh be kardeşim! Hani arsızlık tepki görmediği müddetçe sürekli olarak artar ya bunlarınki de o hesap.

Şimdi olayı yine başka bir boyuta taşıyacağım; İnternetin ve akıllı telefonların bu denli yaygınlaştırılması da bu planın bir parçası olabilir mi? Neden olmasın ki.

Bir kişinin facebook profilinden pek ala o kişi hakkında istihbarati bilgi edinilebilir, hem de malum sazan bu bilgileri kendi eliyle teslim etmiştir.  

Bugün akıllı telefonların bazılarının tuş kilidi(gerçi telefonda tuş da yok ya neyse) parmak iziyle açılıyor. Yahu parmak izi kadar kişisel bir bilgi olabilir mi? Ama sen parmak izini zaten ehliyet alırken emniyet genel müdürlüğüne vermiştin. Ha bir eksik ha bir fazla…

Çipli kimlikler geliyor lan. Adım adım izleneceksin, attığın her adım takip edilecek. Çipli kimlik hakikaten büyük kolaylık! Ama kimin için?

Şimdi sizlere yaşadığım bir olayı anlatayım;

Geçtiğimiz günlerde akıllı telefonların bizi dinlediğine dair bir BBC haberini[6] tweet attım. Daha sonra da arkadaşıma Whatsapp üzerinden ‘’son attığım tweet’deki habere bak’’ diye mesaj attım, bu esnada şarjım %9 ve ben o mesajı atar atmaz telefonum kapandı. Ki normal şartlar altında %1’e kadar kullanabiliyorum telefonumu. Ben açıkçası bu olayın ne kalibrasyon bozukluğundan ne de bir batarya probleminden kaynaklandığını düşünmüyorum takdir haklarını size bırakıyorum zira aklıma geldikçe sinirleniyorum.

Ya ahali galiba ben 3310’a falan döneceğim.

2012 yılında CHP Uşak milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın ‘’Facebook CIA ve FBI ile işbirliği yapıyor’’ deyip meclise konuyla ilgili soru önergesi verdiğini biliyor muydunuz?

Peki, aynı Facebook’un ortaklarına bi’ göz atalım mı?
  • ·         Mark Zuckerberg
  • ·         James Breyer
  • ·         Dustin Maskowitz
  • ·         Eduardo Savern
  • ·         Peter Thiel
  • ·         Bill Gates
  • ·         Jeff Rothschild
  • ·         Matt Cohler
  • ·         Reid Hoffman
  • ·         Sherly Sanberg

Bu son saydığım üçü ayrılmış ve Bill Gates hariç hepsi Yahudi’dir.[7]

Daha önce hiç CTY(Center for Talented Youth) diye bir şey duydunuz mu?

John Hepkins University ve CIA iştirakiyle oluşturulmuş bir programdır. Gelecek vaat eden gençleri yaz kamplarına alır. Şimdi dananın kuyruğunun koptuğu yere geliyorum, kamptan geçmiş başlıca isimler; Mark Zuckerberg, Sergey Brin(Google kurucularından) ve Lady Gaga.[8]

E yuh!

+ Peki sizce Facebook CIA ve FBI ile işbirliği yapıyor mu?
- Yöö
+ Gök kuşağının bittiği yere gel, orada olacağım.

Günümüz istihbarat bilgileri bir sürü başıboş savruk bilgiden ibarettir. Okumasını bilirsen haber kaynaklarının hepsi elinin altında, gazeteler, kitaplar, internet siteleri… Hepsi elinin altında.

Lütfen oku.

Hadi selametle…





-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


[2] Ali Çimen – ‘’ECHELON – İstihbarat Dünyasının Perde Arkası’’ Timaş yayınları, 3. Baskı, İstanbul, Şubat 2003
[3] age
[5] İlkin Mekhrabov, Echelon Sistemi, ODTÜ Biltek Dergisi, Ocak 2000
[7] Ramazan Kurtoğlu, ‘’Para Oyunu ve Psiko-Siber Savaş’’, Asi Kitap 3. Baskı, Ocak 2016, İstanbul
[8] age
- Teröristleri Duyamayan Dev Kulak: Echelon, Raşit Gültekin, TÜBİTAK Bilim- Teknik dergisi, Ekim 2001
- İnternet Suçları ve Mahremiyet, M. Niyazi Tanılır, Liberte Yay. 2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder